Nehirden Denize Özgür Filistin!
Murphy Yasaları’ndaki “altın kural” meşhurdur: Altını olan kuralı koyar. Büyük ölçüde gerçeğin ifadesi bu. Mizahın çarpıcı diliyle çarpık gerçekliğimizin ifadesi....
Murphy Yasaları’ndaki “altın kural” meşhurdur: Altını olan kuralı koyar. Büyük ölçüde gerçeğin ifadesi bu. Mizahın çarpıcı diliyle çarpık gerçekliğimizin ifadesi. Altını olanın kural koyduğu bu dünyada rakibini veya düşmanını yenmenin yolu onu yok etmekten önce tanımlama üstünlüğünü ele geçirmek. Adlandıran kazanıyor bu dünyada. Tanımlayan kazanıyor.
Yaptığın şeyin ne olduğu önemli ama yaptığın şeyi ne olarak adlandırdığın da önemli. Bu adlandırmayı başkalarına da kabul ettirmen şartıyla tabii. Böylece yaptıklarına meşruiyet temin edebiliyorsun, çünkü bunları insanların değer yargılarına uygun hale getirmiş oluyorsun.
Bakın, İsrail 1948’den bu yana Filistinlileri evlerinden kovup topraklarını işgal ederek genişleyip duruyor. Ne var ki burada işgale karşı mücadele edenler, topraklarını bırakmamak için direnenler terörist diye damgalanıyor. Evet, mücadelenin dönem dönem şiddete başvurduğu doğru. Hamas’ın 7 Ekim baskınında kantarın topuzunu kaçırdığı da doğru. Ama bu şiddeti doğuran daha büyük bir şiddet. Görünmeyen, görmezden gelinen ve görmemiz istenmeyen asıl gerçek bu.
İkincisi, şiddeti tamamen dışlayarak yapılan İntifada hareketi de terör...