Türk adının kökeni meselesi
Değerli tarihçimiz Y. Hakan Erdem’in önceki gün Karar’daki sütununda çıkan yazısı her zamanki gibi yeni şeyler öğrenerek okuduğum bir yazıydı. 19. asırda Osmanlı yönetiminin resmi...
Değerli tarihçimiz Y. Hakan Erdem’in önceki gün Karar’daki sütununda çıkan yazısı her zamanki gibi yeni şeyler öğrenerek okuduğum bir yazıydı. 19. asırda Osmanlı yönetiminin resmi belgelerde Türkiye için “Türkistan” adını kullandığını ortaya çıkaran Erdem, aynı zamanda bazı ezberleri de bozuyordu. Zira bizde Türk adının Cumhuriyet’le birlikte benimsendiğini sanan çoktur. Biraz daha mürekkep yalamışlarımız bu işi İttihatçılarla başlatırlar. Oysa Türk kimliğinin İkinci Meşrutiyet döneminde icat edilmiş olduğu iddiası tamamen dayanaksızdır.Mehmet Emin Yurdakul o ünlü “Ben bir Türküm, dinim cinsim uludur” mısraını 1897’de yazmıştı.
Okul kitaplarında okuduğumuzun aksine, genel anlamda Osmanlılar kendilerini daima Türk olarak tanımlıyorlardı. Zaten komşuları da bu ülkede yaşayan insanlara Türk demekteydi. Hatta gayrimüslimlere bile… Öte yandan, Rumeli’de“Türk olmak” tabiri Müslümanlığı kabul etmek anlamında kullanılıyordu. Sadece Rumeli’de değil, Batı Avrupa’daki literatür de Türk kelimesinin o devirde Müslüman veya Osmanlı kelimeleriyle müradif sayıldığını gösteriyor. Yani, Türk sözü, bugün bazılarının zannettiğinin aksine etnik değil millî kimlik adlandırmasıydı…
***
Bir “etnonim” olarak Türk sözünün kökeni meselesine gelince… Bizim bugün“Türk kavimleri” veya “Türk boyları” diye andığımız, hepsi aynı dili (“Türkçe”) konuşan ve herhalde hepsi olmasa da çoğu aynı soydan olan toplulukların ortak adı Türk değildi başlangıçta. Hepsinin ayrı ayrı adları vardı ve belki bunlardan sadece birinin adı Türk’tü.