Bağımlılık meselesi
‘Madde bağımlılığı’ ifadesinden hep zararlı alışkanlıkları anlıyoruz. Yani bedeni ilgilendiren birtakım haplar, sıvılar vs. Bunların önemli bir kısmı insanı kendisinden ediyor. Onca...
‘Madde bağımlılığı’ ifadesinden hep zararlı alışkanlıkları anlıyoruz. Yani bedeni ilgilendiren birtakım haplar, sıvılar vs. Bunların önemli bir kısmı insanı kendisinden ediyor. Onca mücadeleye rağmen bağımlı sayısı azalmıyor, tehlikeli bir biçimde artıyor. Çünkü insanların psikolojik dayanıklılığı azaldı.
Mehmet Dinç’ten ilhamla: Sağlıklı bir şeye bağlanamayan sağlıksız şeylere bağımlı oluyor.
Bir de ‘kalbi bağımlılık’ meselesi var. Beden sağlığımıza dikkat ettiğimiz kadar ruh sağlığına da özen göstermeliyiz. Kalbimizin bağlandığı yerleri ve önceliklerimizi yeniden gözden geçirmeliyiz. Ruh, bedenden daha mı değersizdir?
Nasihatin yarısını ve esasını unutup da hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayan insanlara dönüşüyoruz. Uzun vadeli planları devletler yapar. İnsan kendisine daima şunu sormalıdır: “Ya bu gece ölürsem?” Gündüz de olabilir.
Bize göre ‘madde bağımlısı’ olmanın bir diğer anlamı da dünyaya düşkünlüktür. Kalbimizi ona bağlamaktır. Konuşmamız gereken konulardan biri de budur. Bir devlet politikası olarak sürekli tüketim teşvik ediliyor.
Tüketim ve şikâyet toplumu haline geldik. Hayatlar genellikle ‘almak’ ve ‘biriktirmek’ üzerine kurulu. Emlâk, lüks otomobil, pahalı kıyafet, dev bütçeli işler vs. Dünyaya ait şeyler, insanda hırsa ve ihtirasa neden olur. Kalbimizi uyuşturur. Tamamen uzak da duramayız gerçi. Ateş gibi düşünürsek, mesafemizi korumaya çalışmalıyız.