Böyle mi olacaktı?
Samimiyetine güvendiğimiz ve emeğini, evveliyatını bildiğimiz birçok kıymetli insandan aynı şikâyetleri duyuyor, okuyoruz. Esas gidişatın iyi olmadığı görülüyor. İktisadi sorunlar bir...
Samimiyetine güvendiğimiz ve emeğini, evveliyatını bildiğimiz birçok kıymetli insandan aynı şikâyetleri duyuyor, okuyoruz. Esas gidişatın iyi olmadığı görülüyor. İktisadi sorunlar bir şekilde düzelir. Peki, sözünü ettiğimiz vaziyeti ne yapacağız?
Aydın Ünal’ın önceki günkü yazısını okumayan varsa okusun lütfen. Hiç Yazasım Yok.
On dört gün önce bizim de böyle bir başlığımız vardı: Yazamamak.
Erol Erdoğan, sosyal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: “Bugünlerde ‘insanların hangi incinmişliğini gidermek istersin’ diye sorulsaydı, kesinlikle ‘adalet’ derdim.” Cümlenin devamında itimat bahsi de bulunuyor.
Hasan Öztürk, yerel yönetimler konulu köşe yazısında bir soru yöneltti: “Belediyelerdeki kibir abideleri yüzünden millette oluşan gönül kırgınlığına bakmak gerekmiyor mu?”
Bu minvalde ilerleyen anlamlı ve haklı serzenişler. Bir tat eksikliği açıkça görülüyor. Demek ki yolunda gitmeyen yahut gönlümüze uymayan bir şeyler var. Örneğin: Yeni bakanlar kurulu karşısında yaşanan şaşkınlık ve hayal kırıklığı, herkesin bildiği bir sırra dönüştü. İnsanlar birbirine “ne oluyor” diye soruyor. Bunca emek ve fedakârlık nereye gidiyor?