Kardeşliğimizi tahkim etmeliyiz
Yıllardır ısrarlı bir şekilde ve tekrara düşmek pahasına birlik ve beraberlikten bahsediyoruz. Kardeşlik ahlâkından, dostluk hukukundan ve nihayetinde İslâm Birliği’nin mecburi istikamet olduğundan.Son...
Yıllardır ısrarlı bir şekilde ve tekrara düşmek pahasına birlik ve beraberlikten bahsediyoruz. Kardeşlik ahlâkından, dostluk hukukundan ve nihayetinde İslâm Birliği’nin mecburi istikamet olduğundan.
Son yazılarımızdan birkaç tanesinin başlığı: Safları Sıklaştırmalıyız, Yeniden Niyet Etmeliyiz, Halimize Bir Bakalım, Daha İyi Olabiliriz vs.
Balkan Harbi’nden sonra çizilen Osmanlı haritaları Selânik, Manastır, Üsküp, Kalkandelen, Gostivar gibi şehirlerin içinde olduğu o büyük coğrafyayı ‘esir vatan’ olarak adlandırır. Elbette dokunaklı. Cumhuriyetin ilânıyla bu sayfa kapanmıştır.
Yüz sene sonra, yeni bir ‘esir vatan’ gerçeğiyle karşı karşıyayız. Kudüs, Bağdat, Musul, Kerkük, Halep, Şam gibi kadim şehirlerimiz, bugün esir alınmış durumdadır. Oralarda yapılanları bazı Anadolu şehirlerinde de gerçekleştirmek istedikleri aşikâr. Hendek olayı tam manasıyla buydu.
Haksızlığa karşı sesini yükselten, gidişata itiraz eden ve önlem almaya çalışan ülkeleri terörle terbiye ediyorlar. Pakistan ve Türkiye, maalesef iyi birer örnektir. Ayrıca bu: Milletini bu yangından kurtarmaya çalışan siyasetçileri, liderleri de ‘teröre destek vermek’ suçlamasına maruz bırakıyorlar.
Ahmet Fatih Andı’nın dergimizin ağustos sayısında yayınlanacak önemli bir yazısı var. Yazıda ‘hüzünlü toplumlardan’ bahsediliyor: “Hüzünlü toplumların sorunu, tarihi meselelerini bitirememiş olmaları, hâlâ görülecek hesaplarının kalmış olmasıdır.” Devamı: “Türkiye’de gerek tarih, gerek eğitim yoluyla yürütülen milli kimlik inşası süreci de kimi meselelerin üzerini örtmüş ve geride hüzünlü bir toplum bırakmıştır.” Evet, hüzünlü bir toplumuz. Gönlümüzün kaldığı yerler bulunuyor. Gazze, Kudüs, Halep, Musul, Yemen gibi beldelerde yaşananların milletimizdeki yankısı açık bir biçimde bunu gösteriyor. Hep bir şeyler yapmak, kanı durdurmak, acıyı dindirmek ve yaraları sarmak istiyoruz. Sadece insanlar değil, milletler de kaderinden kaçamıyor.