Millî muhalefet ihtiyacı
Türkiye bugün Akdeniz’den Kuzey Irak’a kadar uzun bir hatta / cephede varlık mücadelesi veriyor. Tarihî ve hayatî günlerin içindeyiz.Kıbrıs meselesi hayli önemlidir. Türk milleti, asırlar sonra, kaybettiği...
Türkiye bugün Akdeniz’den Kuzey Irak’a kadar uzun bir hatta / cephede varlık mücadelesi veriyor. Tarihî ve hayatî günlerin içindeyiz.
Kıbrıs meselesi hayli önemlidir. Türk milleti, asırlar sonra, kaybettiği toprakların çok küçük bir parçasını geri alma teşebbüsünde bulunmuş ve bunu başarmıştır. Batı dünyası, bu toprağı kendilerinden alınmış kabul ediyor, dolayısıyla bir türlü hazmedemiyor. Rum kesimini Avrupa Birliği’ne alıp da Türkleri yok saymalarının temelinde bu hakikat vardır.
1974 yılına gelene kadar Batı dünyasını ilgilendiren son büyük hamlemiz 1897 tarihli Türk – Yunan Harbi idi. Ordumuzun kesin zaferiyle sonuçlanan savaş sonrasında Girit adasını kaybetmeye mahkûm edildik. (1898.) Bugün o savaştan geriye kalan Teselya hatıra pulları, sıkça karşımıza çıkan gümüş madalyalar ve bir de Fener Rum Patrikhanesi’nin önündeki caddenin adıdır: Abdülezel Paşa. Bu güzide paşamız, Türk – Yunan Harbi’nin aziz şehitlerinden biridir. Hatırası millî hafızada hâlâ yaşamaktadır.
‘Devlette devamlılık esastır’ sözünün geniş bir anlamı bulunmaktadır. Bugün Doğu Akdeniz sularında gördüğümüz ilk sondaj gemilerimizin isimleri bile bu devamlılığın bir parçasıdır. Fatih ve Yavuz, elbette birilerine iyi hatıralar çağrıştırmıyor.
Ülkemiz, düvel-i muazzamayı karşısına alma pahasına ve gayet kararlı şekilde mavi vatan olarak tanımladığımız Doğa Akdeniz’de hem Kıbrıs Türklerinin hem Anadolu insanının haklarına sahip çıkıyor. Dikkat edilirse, neredeyse herkes bölgede ama sadece biz istenmiyoruz.
Ana muhalefet partisinin Akdeniz konusundaki tavrını ise hayretle takip ediyoruz. Şu ana dek hiçbir destek emaresi göremedik. “Türkiye neden orada yok?” Var. “Hayır, onu demek istemedik.”