Şair Süleyman Çobanoğlu
Ramazan ayının son günleri. Profil Kitap’ın iftarındayız. Genç edebiyatçıların Süleyman Çobanoğlu’na imrenilecek bir ilgisi var. Onunla konuşurken hepsinin gözleri parlıyor. Sesleri bile seviniyor....
Ramazan ayının son günleri. Profil Kitap’ın iftarındayız. Genç edebiyatçıların Süleyman Çobanoğlu’na imrenilecek bir ilgisi var. Onunla konuşurken hepsinin gözleri parlıyor. Sesleri bile seviniyor. İçimden ‘güzel ağırlık’ diyorum.
Peki bu ilgi neden, nereden kaynaklanıyor?
Süleyman Çobanoğlu gazetede yazmıyor, televizyonda program yapmıyor. Herhangi bir medya kuruluşunda yönetici değil. Dergi çıkarmıyor. Bir yayınevinde editörlük gibi görevi de yok. Devlet katında yer almıyor, ajans işleriyle ilgilenmiyor. Yılda üç veya dört şiir yazıp yayınlıyor, hepsi bu. Geçimini temin etmek için de senaristlik yapıyor. Yani çevresindeki insanlara dostluktan, itimattan ve sanattan başka verebileceği bir şeyi bulunmuyor.
Meziyet ve şahsiyet işte burada karşımıza çıkıyor.
Mevkiden makama, ilişkiler ağından imkânlara kadar her şey gelip geçer, meziyet ve şahsiyet kalır. Emek ziyan olmaz. Eser unutulmaz. İzzet solmaz. Hemen yazalım: İzzete hasımlık edenler bizden değildir.
Maalesef esersiz ilerleyenlerin devrindeyiz. Fakat bu kimseyi yanıltmasın. Yarınlara kalacak, gönüllerde yer edecek şeyler bellidir.