Siyaset ile samimiyet arasında
Yıllar geçer, yollar ve şartlar değişir. Herkes ömrünün tek öğrencisidir. İnsanın kendi içinde yaşadıklarını kim ne kadar bilebilir, anlayabilir?Tanıdığımız veya...
Yıllar geçer, yollar ve şartlar değişir. Herkes ömrünün tek öğrencisidir. İnsanın kendi içinde yaşadıklarını kim ne kadar bilebilir, anlayabilir?
Tanıdığımız veya tattığımız birçok şey için sonunda şunu söyleriz: “Güzel sanmıştık, değilmiş güzel.” Bilgi edinmek ile tecrübe etmek arasındaki farklardan biri de budur. Tecrübe, insanı yalnızlaştırır. Her konuda daha temkinli yapar. Mesela haksızlığa maruz kaldıkça toplumdan uzaklaşır, içinize kapanırsınız. Bu bir kusur mudur? Hayır. Tedbir almaktır. Bazı kimseler bunu anlayamaz. Kibir olarak görür. ‘Kendini beğenmiş de ondan uzak duruyor’ gibi.
Günlerin ne getireceğini bilemeyiz. Kader, aynı zamanda yürüyen hükümdür. Gitmeyi planladığımız yere o çoktan varmış olur. Bizi bekliyordur. Yanında ne vardır? Sır.
Kendi adıma, helal dairesinde kalarak dünyadan hevesimi almaya çalışıyorum. Kazanınca sevinmediğim, kaybedince üzülmediğim şeylerin peşindeyim. Bunların ne olduğu elbette kişiye göre değişir.
Sadece güzelliğin değil, çirkinliğin de nerede karşımıza çıkacağını bilemeyiz. Öyle iyi bir yerde kötülükle karşılaşırız ki, inanmak istemeyiz. Bu beni şu dizeye götürmüş bulunuyor: “Kimsemiz kalmadı aşkın yanında.”
SİYASETEN DEĞİL, KALBEN