Vatanımızın ziynetleri
Ziynet, süs ve bezek anlamını taşıyor. Mesela şöyle bir hüküm var: ‘Yüz insanın ziynetidir. Ona vurmayınız.’ Yüze vurmak, iki anlama birden geliyor. Her ikisini de asla yapmamak gerekiyor.Günlerdir...
Ziynet, süs ve bezek anlamını taşıyor. Mesela şöyle bir hüküm var: ‘Yüz insanın ziynetidir. Ona vurmayınız.’ Yüze vurmak, iki anlama birden geliyor. Her ikisini de asla yapmamak gerekiyor.
Günlerdir vatanımızın ziynetlerini düşünüyorum. Toprağımızı süsleyen, tarihimize zenginlik katan, ruhumuzu derinleştiren bütün o şeyler. Doğal güzellikler, mimari eserler, silinmez isimler.
Ulu dağlar, berrak dereler, yüksek yaylalar ve yeşil vadiler vatanımızın ziynetleri arasındadır. Vatan savunması, bunları korumakla başlar.
Günlerdir ormanlarımız yanıyor. Bu yangınların önemli bir kısmı insan hatasından kaynaklanıyor maalesef. Sorumsuz ve düşüncesiz insanların yol açtığı felaketler. Yıllar boyunca memleketimizin ormanlarını gezdik. Koruma altındaki millî parkların bile nasıl bir kirliliğe maruz kaldığını gözlerimizle gördük. Adına ‘doğa tutkunu’ denilen insanların dahi ne gibi tahribatlara yol açtığına yakından şahitlik ettik.
Artık imkânlar arttı. İnsanlar her yere kolaylıkla gidebiliyor, ulaşabiliyor. Piknikçiler, günübirlikçiler, grup turları vesaire. Su kaynaklarımız poşet ve plastik şişe dolu. Ormanlarımızın en ücra köşelerinde bile cam parçalarına rastlıyoruz. İçiyor, şişeyi hemen orada kırıyor ve gidiyorlar. Yüksek sıcaklığın olduğu yaz aylarında bu cam parçalarına güneşin vurduğunu düşünün. Evet, insansız bölgelerde çıkan orman yangınları.
Vatanımızın başlıca ziynetlerinden olan tabiatı her mânada hor kullanıyoruz. Bir yere maden ruhsatı verirken, imara açarken, turizme kazandırırken daha dikkatli ve rikkatli olmak, defalarca düşünmek gerekiyor. Tabiat geçim kapısı olabilir ama rant kaynağı olamaz.