Yaşanmışlık
Kelimelerin dünyasında yolculuk etmeyi seviyor ve önemsiyorum. Her kelime, yaşanmışlığı temsil ediyor. İnsanlar gibi kelimeler de hikâyelerden, hatıralardan oluşuyor.‘Yangınlık, ongunluktur’ diye bir atalar...
Kelimelerin dünyasında yolculuk etmeyi seviyor ve önemsiyorum. Her kelime, yaşanmışlığı temsil ediyor. İnsanlar gibi kelimeler de hikâyelerden, hatıralardan oluşuyor.
‘Yangınlık, ongunluktur’ diye bir atalar sözü var. Samsun yöresine ait. Biraz açarsak, ‘sevgi insanı yüceltir’ deniliyor. Ne kadar güzel.
Çocukluğumda Pırnalspor vardı, maçlarını seyretmeye giderdik. Pırnal, meşe çalısı demek. Üstelik İstanbul’un ortasında. Berhayat şiirinde bu kelimeyi kullandım. Pırnalın anlamını öğrenmek için arayan arayana. Oysa sözlüklerde mevcut.
Asıl ilgimi çeken ise ıssız ve uzak bir dağ ‘yerinde’ kullanılan dil. Köy, altı-yedi haneli. Rakım bin dört yüz küsur. Ana yurdumuz, baba ocağımız. Bu yükseklik, Batı Karadeniz bölgesine göre, insanın yıl boyunca yaşayabileceği neredeyse son nokta. Ötesi yok gibi. Toprak verimsiz, havalar soğuk. Hayat, dört beş aylığına var. Gerisi zorluk.
Yörük olup da iskân edilme ihtimalimiz yüksek. Yahya Kemal, Karaman Türkçesinden bahseder. K harfini G olarak telâffuz eden. Garga, Gavak, Gaya, Guyu. Der ki, İstanbul Türkçesi olmasaydı, bu şekilde konuşacaktık. Bunu çirkin bulur. Issız ve uzak o dağ köyünde, herhangi bir değişim yok.
Yazıya oturdum ya, kelimeler peşpeşe geliyor: Kile, evlek, şinik, peşkir, üvendire, aksata, büvelek, bıldır, gölbez, dirgen, calay, kendir… Bir yaşındaki genç koyuna şişek, keçiye çebiş, tavuğa ferik. Çiğnemek değil, gevmek. Yanık değil, göynük. Deri değil, gön. Topraktan yapılmış su borusu değil, pöhre. Mesela ‘Çifte Pöhreler’ isimli bir pınar var. En kurak zamanlarda bile suyu hiç kesilmez. Bereketlidir. Belli aralıklarla ziyaretine gider, selamını alırım. Bu kelime, Türk Dil Kurumu’nun bendeki imlâ kılavuzunda (1996) yok. Mehmet Doğan ise, Büyük Türkçe Sözlük’te, ‘pöhrek’ olarak veriyor. Karşılığı da şu: ‘Çanaktan yapılmış boru.’ En heyecanlısı da, Dadaloğlu’nun bu kelimeyi kullanması: ‘Pöhrenk ile sularını getiren…’