CHP’nin büyük çıkmazı ya da kaderi çıkmaza zorlamak
İmamoğlu kaderini olmaza zorladı. Batılı devletlerde daha erken başlayan bir süreç vardı. Osmanlı’da “kaht-ı rical” diye adlandırılan bir dönem vardı; devlet adamı yetişmiyor, nitelikli devlet adamları devlet yönetimine gelemiyordu. Bu şekilde özetlenebilir. Yaklaşık on yıl önce uluslararası bir sempozyumda oturum yöneticisiydim. İngiltere’den katılan bir tebliğci, “Bugün Batılı devletler büyük bir krizle karşı karşıyalar çünkü hiçbir Avrupa devletinde karizmatik, sürükleyici, vizyoner bir lider
İmamoğlu kaderini olmaza zorladı. Batılı devletlerde daha erken başlayan bir süreç vardı. Osmanlı’da “kaht-ı rical” diye adlandırılan bir dönem vardı; devlet adamı yetişmiyor, nitelikli devlet adamları devlet yönetimine gelemiyordu. Bu şekilde özetlenebilir. Yaklaşık on yıl önce uluslararası bir sempozyumda oturum yöneticisiydim. İngiltere’den katılan bir tebliğci, “Bugün Batılı devletler büyük bir krizle karşı karşıyalar çünkü hiçbir Avrupa devletinde karizmatik, sürükleyici, vizyoner bir lider kalmadı. Çin devletini ve başkanını denklem dışı bırakacak olursak Avrupa ülkelerinde Putin, Trump ve Recep Tayyip Erdoğan gibi bir lider yok” demişti.
İngiliz profesörün bu yaklaşımı müzakereciler tarafından tartışmaya değer bulundu ve üzerine ilginç yorumlar yapıldı.
Bugün Türkiye’de ve birçok Avrupa ülkesinde siyaset yapanlar daha çok 68 kuşağından kalma siyasetçilerdir. Sol, karşıtı milliyetçi liderlik temsili de aynı şekilde 68 kuşağındandır. Bu durumdan farklı olarak 1980-1990’larda İslam ülkelerinde yetişmiş bir İslamcı kuşak vardır. Bu kuşaktan sonra dünyada örgütlü siyasi yapılar lider çıkaramaz oldu.
Örgütlü siyaset liderlik krizi yaşarken, Avrupa başkentlerinde -Paris, Londra vb.- büyük şehirlerde siyaset yapanlar ülke siyasetinin doğal aktörü haline geldiler.
Sayın Cumhurbaşkanımız siyasal söyleme dayalı örgütlü siyasetini, karizmatik bir siyasetçi olmakla beraber İstanbul Büyükşehir deneyimiyle liderlik tecrübesini olgunlaştırdı. Siyasi misyon sahibi, dünya görüşü olan ve imparatorluk bakiyesi bir ülkenin var olan misyonunu üstlenmesinde İstanbul tecrübesinin etkileri büyüktür. Nihayetinde bir imparatorluk başkentini yönetmiş ve “başkentler başkentinin” kültürel ve diplomasi katmanlarını özümsemiştir.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin şaibeli kurultayı ve yolsuzluk soruşturmalarını ele alacak olursak, “Bu kadar büyük badire neden CHP’nin başına geldi?” sorusunu sormadan geçemiyoruz.
Kaderi yokuşa zorlamak uygun bir tabir midir bilmiyorum. Avrupa’da ve dünyada var olan konjonktür, bir yönüyle belediye başkanı olan kişiyi doğrudan ülke siyasetinin aktörü haline getiriyor. Bir belediye başkanı bunca hesap-kitaba girmese, kaderini kendi kariyeri için zorlamasaydı, büyük ihtimalle CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olurdu.
İstanbul yeryüzünün en vizyonlu şehri; İstanbul Belediyesi ile dünyanın başkentleri içerisinde sembol bakımından birinci, büyüklük bakımından ise ilk 10’dadır. Ve iştirakleri ile birlikte bütçesi 850 milyar Türk lirasıdır.
Bu gücü eline alan İmamoğlu ve ekibi -ki büyük oranda kendi takımı, devlet adamlarından değil reklamcılardan oluştu- İmamoğlu’nun birinci döneminde halkın ihtiyaç duyduğu hizmetlere CHP belediyesinin mesafeli olduğunu gösterdi. Seçim reklamcılarla kazandırılır; kurumlar tecrübeli bürokratlarla yönetilir. Reklamcıların en anlamadığı şey, kurum ve siyasi süreç yönetimidir.
CHP kurultayının delegelerini satın alarak kazanmak, Özgür Özel’i kontrol ederek üzerinde tahakküm kurmak, genel başkan gibi davranmak, İstanbul dışındaki CHP’li belediyelerin her birine bir mutemet yerleştirmek vs...
Daha çok özel sektörden gelen isimler İBB yönetimine geldi ve muhtemeldir ki bu kişiler, bu kadar büyük bütçelerle, bu kadar rahat paralarla ilk kez karşılaşmış isimlerdi.
Tecrübeli bir bürokrat şunu bilir ki: Bir yerde bir cürüm ve usulsüzlük varsa, er geç hukukun konusu olur. Sistem içinde herkes durumdan memnun olsa bile, siyasi rekabet, kıskançlık, haksız kazanç elde edenlerin başkalarının hukukunu çiğnemeleri bir gün kendini ele verir.
İmamoğlu ve siyaset görgüsünden uzak reklamcı takımı kaderi yokuşa zorladı. Sakin tecelli ettiğinde elde edeceği adaylığı, siyasi teamüllerin dışına çıkarak aramaya başladı. Türk siyaset tarihine yeni bir kavram hediye etti: “siyasal satın alma.”
CHP enerjisini içe akıtan bir partidir; bütün hikayeleri partiyi ele geçirmek ve elde tutmak üzerinedir. Büyük kurultaya parti büyük sorularla giriyor. Bu sorular sorulmaya başlayacak ve CHP’nin, İmamoğlu’nun tutuklanması ile başlayan motivasyon süreci, iç meselelere evrilerek devam edecektir.