Avrupa Birliği mi, Dağılması mı?
14 Haziran'da Avrupa Birliği, yadsınamaz bir şekilde ne kadar kırılgan olduğu gerçeğine uyandı. Alarmı zillerini çaldıran gelişme sandıktan AB karşıtı bir hükümetin...
14 Haziran'da Avrupa Birliği, yadsınamaz bir şekilde ne kadar kırılgan olduğu gerçeğine uyandı. Alarmı zillerini çaldıran gelişme sandıktan AB karşıtı bir hükümetin çıktığı İtalya değildi. AB’nin çökme olasılığının korkutucu hayaleti, başını Roma'nın 1.200 km kuzeyinde, Almanya'nın başkenti Berlin'de kaldırdı. Başbakan Angela Merkel, koalisyon ortağı Hıristiyan Sosyal Birliği'ndeki koalisyon ortaklarıyla sığınmacılar konusunda karşı karşıya geldi. Federal hükümetin Bavyera eyaletini gelen küçük ortağı CSU’nun lideri Horst Seehofer, Merkel'in Almanya'ya yasadışı yollardan gelen sığınmacılar konusunda harekete geçmemesi ve sınırdaki sığınmacıların geri çevrilmemesi halinde koalisyondan ayrılma tehdidinde bulundu. Bu tehdit göç konusunda yapılmış olsa da, kapsamının çok daha geniş olduğu açık. AB'nin temel ilkelerinden açık sınırlar politikasının kalbini hedef alıyor. Merkel, her zaman liberal demokratik düzenin küreselci yaklaşımının ve onun ayrılmaz bir parçasına dönüşmüş serbest ticaretin ve işgücünün serbest dolaşımının şampiyonu olmuştur. Almanya, iyi ya da kötü, AB projesinin temel taşı, birliğin ekonomik çekim merkezi ve Merkel'in liderliği döneminde de vicdani sesi olarak görülüyordu. Onun siyaseten çöküşü ve Almanya'nın popülist bir kaynaşmaya sürüklenmesi, Birliğe ciddi bir tehdit oluşturuyor. Acaba “Birlik” devam edebilir mi? Ve Türkiye nasıl bir tavır takınmalı?
Ne dersiniz, bu tartışma gerçekten göçmenler hakkında mı, yoksa oyunda daha fazlası mı var?
Emimin ki burada başka uzlaşmazlık konuları da rol oynuyordur. CSU'nun takındığı tutum, Avrupa'nın siyasi düzeninde yaşanan daha radikal değişimlerin Almanya özelinde yansımasından...