Kanayan kardeşlik
TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’a “Kardeşliğimiz kanıyor mu” diye sorduk. “Kardeşliğimiz kanamıyor. Kardeş kardeşe kan alıyor, kan veriyoruz. Can alıp can...
TİHAK Başkanı Muzaffer İlhan Erdost’a “Kardeşliğimiz kanıyor mu” diye sorduk.
“Kardeşliğimiz kanamıyor. Kardeş kardeşe kan alıyor, kan veriyoruz. Can alıp can vermek gibi bir şey” dedi ve ekledi:
“Gördüm Anneyi. Türkiye- Suriye-Irak sınırının kıyıcığına sıkışmış, sıkıştırılmış Cizre’deydi. Demişler ki, Emine düşmüş... Koşmuş, bakmış, bayıldı sanmış. ‘Banason kez bakıp, ‘Ay anne!’ dedi ve gözlerini bir daha açmadı. Sabaha kadar onu koynumda yatırdım. Ölü bedeniyle uyudum.’
Vurmuşlar. Düşmüş. Ölmüş. Elleri parçalanmış. ‘Oğlumun ellerini topladım!’ diyor Anne.
Bu acı senin, benim, bizim değil. Çiğnenen insanlığın acısı.”
“Neyin kıskacında, neyin kapanındayız?” diye devam etti, Erdost:
“Çocuklar ve anneler, ince duyguları nakışlarında, renkleri kına ellerinde, bir bomba evin ortasında, bir kurşun kızınıngöğsünde.
Bu kurşun yeni değil. Otuz yıl önce bir ağustos gecesi, kameraların eşliğinde, Şemdinli’de, seyyar jandarma taburunu ateş altına alan makinelilerden yağan kurşun, bu kurşun. ‘Sömürgeciliği yıkarak, bağımsız demokratik ve birleşik bir Kürdistan kurmak amacıyla’ atılmış ilk kurşun bu. İlk adım gibi...