Onlar niye ‘Mustafa Kemal’in alanında’ olsunlar ki...
Düşüncesi yüzünden kimsenin hapisyatmasına göz yumamayız.Ancak haksızlıklara karşı durmak, insan haklarını savunmak ya da mazlum duruma düşenleri korumak başkadır; onları tüm...
Düşüncesi yüzünden kimsenin hapisyatmasına göz yumamayız.Ancak haksızlıklara karşı durmak, insan haklarını savunmak ya da mazlum duruma düşenleri korumak başkadır; onları tüm yanlışları, aykırılıkları ve kötülükleri ile içselleştirmek başka...
Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Adana mitinginde, tutuklu bulunan Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç gibi yazarların adlarını sıralayınca alandaki CHP’lerin “Burada” demesini istedi. Alandakiler de, o adlar sıralanınca hep bir ağızdan “Burada” diye bağırdı.
Tıpkı bir zamanlar, Harbiye’de Atatürk’ün numarası okununca, Harp Okulu öğrencilerinin topluca “İçimizde” dedikleri gibi.
Zaman gösterdi ki, Atatürk, Harp Okulu öğrencilerinin hiç de içinde değilmiş. Onların içinden “Fethullah” çıktığını hepimiz yaşayarak gördük.
Ahmet Altan, Mehmet Altan, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç gibi isimlerin de “Mustafa Kemal’in meydanında” olmaları da pek olası gözükmüyor.
Çünkü bütün bu isimler, ömürleri boyunca Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet ile kavgalılardı.
Cumhuriyet devriminden yana olduğu için aramızdan alınan Uğur Mumcu’nun, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın Cumhuriyet karşıtlıklarına karşı yürüttüğü savaşım, okuyucularımızın belleğinde hâlâ yerini koruyordur mutlaka.
Bir başka isim; Ali Bulaç, AKP kadrolarının örgütlendiği “Bilgi ve Hikmet”dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yapmıştı.
Bulaç’ın bu görevleri üstlendiği dönemde, derginin Ankara sorumlusu, şimdi AKP’nin AB Bakanı olan Ömer Çelik’ti.
Dergi, 12. sayısında Ömer Dinçer’in “21. yüzyıla girerken dünya ve Türkiye gündeminde İslam” başlıklı makalesini yayımlamıştı. Yıllar sonra AKP iktidarlarında bakanlıklar yapacak olan Ömer Dinçer, o makalesinde, bakın ne diyordu:
“Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademimerkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.”
Ahmet Altan’a gelince... Altan’ın, ulusal ordunun tasfiyesi sürecinde Ergenekon ve benzeri uydurmaları gazeteci olarak körükle ateşlediğini herkes biliyor.