Yükseliş yakındır
Uluslaşmasını tamamlayamamış, ortaçağdan kalma ilişkileri kıramamış, ırkçılık- dincilikmezhepçilik- hemşericilik ile idare eden, aydınlanma süreci kesintiye uğratılmış...
Uluslaşmasını tamamlayamamış, ortaçağdan kalma ilişkileri kıramamış, ırkçılık- dincilikmezhepçilik- hemşericilik ile idare eden, aydınlanma süreci kesintiye uğratılmış, çağdaş eğitim ve kültürden payını alamamış, küçük çıkarlar peşinde, açıkgözlülüğü beceri bilen, iyi insanlık ruhunu edinememiş, aydınımsıların işbirlikçiliği içselleştirdikleri, namert olmayı soyluluktan sayan, unutkan bir toplumda insan kendini yaban hissedebilir.
Toplum epeydir dönüştü, dönüşmeye devam ediyor.
Annem, “Bir insanın şakulü kaymaya görsün” derdi…
Bir insanın şakulü niye kayar?
Hırstan, kinden, nefretten…
Örneğin, geçmişten öç almak gibi.
Korkudan. Çıkardan.
Örneğin, daha önce kanlı bıçaklı olduklarından zarar göreceğine inandığı için onlarla kucaklaşmak gibi.
Ayar tutturamamaktan.
Örneğin, hiçbir yerde dikiş tutturamamış birinin yanaşmalığı seçmesi gibi.
Kendini bilmezlikten.
Örneğin, yanaştığı ailenin verdiği görevleri bile yapamayanın ev sahipliğine konması gibi.
Şakulü kayan, kişiliğin eğik düzleminde sallanır, savrulur, sonunda düşer.
Düşüşün son evresindeyiz.
Yeniden yükseliş yakındır.
Atatürk’ü silmek
Maden Yüksek Mühendisi Lütfi Elvan, kamu kurumlarında çalışmış, müsteşar yardımcılığı yapmış. Sonra AKP’den milletvekili seçilmiş.
Saray, onu, önce Haberleşme ve Denizcilik Bakanı, ardından da Başbakan Yardımcısı yapmış.
Bu kısa özgeçmiş, Erme...