100 yıl sonra paylaşım kavgaları…
Salı günkü yazımızı şöyle bitirmiştik: Kimse kendini kandırmasın, savaş bitmedi, bitmez de. Herkes hesabını ona göre yapmak durumunda… Şu soruya cevap lazım: ABD, PYD/YPG üzerinden ne yapmak...
Salı günkü yazımızı şöyle bitirmiştik: Kimse kendini kandırmasın, savaş bitmedi, bitmez de. Herkes hesabını ona göre yapmak durumunda… Şu soruya cevap lazım: ABD, PYD/YPG üzerinden ne yapmak istiyor?
Türkiye, Fırat’ın doğusu için bastırdıkça, Amerika bazı adımlar atarak durumu esnetmek istiyor… Dikkat ediniz, geri adım atmak değil, durumu esneterek zaman kazanmak ve sahada konumunu güçlendirmek. ABD hâlihazırda dolaşımdaki bilgilere göre, sözüm ona DEAŞ terör örgütüyle mücadele için, 70 bin küsur kişilik PYD/YPG militanlarını binlerce tır ve uçak dolusu silah ve mühimmatla donatmış durumda. Bu kadar hazırlığın DEAŞ için yapıldığına inanmak ancak saflık olur! Hedefin ne olduğu çok açık… O da hududumuzun güneyinde, bir terör koridoru oluşturmak. Yani DEAŞ MEAŞ hikâye! Türkiye böyle bir şeye izin vermeyeceğini öteden beri seslendirmekle kalmadı. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtı’yla, fiilen sözünü ispatladı. ABD bu kararlılığımızı gördü. Menbiç’te oyalama taktiğinin daha fazla çare olmayacağını da hissediyor olsa gerek… Bu noktada güya bazı jestlerle durumu muhafaza etmeye çalışıyor. Medyada dolaşan son bir habere göre, üst düzey bir ABD yetkilisi PYD ile ilişkilerinin geçici ve taktiksel olduğunu söylemiş. Bu ilişkinin eylem odaklı olduğunu da ilave etmiş. Ve devamla “Biz Türkiye’nin endişelerini anlıyoruz, o da bizimkini anlamalı” demiş. PKK’nın üç elebaşı için konulan ödüllerin de, Türkiye’nin endişelerini gidermeye dönük olduğunu seslendirmiş. Vs. vs. ABD’nin eline geçirdiği herhangi bir kartı sonuna kadar kullandığını dünya âlem biliyor! El-Kaide gibi örgütleri filan bir tarafa bırakalım, PKK; FETÖ ve şimdi de PYD / YPG serüveni, herkesin gözü önünde cereyan ediyor. Dolayısıyla bu ilişkinin geçici ve taktiksel olduğu palavrasını kimseye yutturamazlar. Maksatları, hedefleri gayet iyi biliniyor. ABD son kertede bir tercih yapmak zorunda kalacaktır. O da şudur; Yola kimlerle devam edecek? Güvenilir bir devlete yakışır şekilde müttefik başka devletlerle mi? Yoksa terör örgütleriyle ortaklık mı?
Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da paylaşım kavgaları bütün şiddetiyle devam ediyor. Daha iki gün önce, Türkiye; İtalya’da toplanan Libya Konferansı’nı, bir oldubittiyle bu ülkeyi parçalama gayretlerine rest çekmek için terk etti… Libya’nın bugünkü hâle kimler tarafından ve nasıl getirildiğini bilmeyen var mı? Peki, Suriye’yi parçalamak için kurulan kirli tezgâhların gizli saklı bir tarafı kaldı mı? İşte bu yüzdendir ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan, I. Dünya Savaşı’nın bitiş yıl dönümü toplantıları için Paris’e gitmeden evvel Le Figaro gazetesine yazdığı makalede, tam da bu hususların altını çizdi ve özetle şu ihtarda bulundu: Bölgede yeni Sykes – Picot paylaşımlarının yapılmasına izin vermeyeceğiz… Sykes – Picot anlaşması hakkında, bu köşede epeyce şeyler yazıldı. O yüzden tekrara girmeyeceğiz. Ama Sayın Erdoğan’ın kimlere seslendiğini ve ne anlatmak istediğini, kendi yazısından bir paragrafla aktaralım. Birinci Dünya Savaşı’nın bitişinin 100. yıl dönümü etkinlikleri dolayısıyla, çıkarılması gereken dersleri hatırlayacaklarını değerlendiren Cumhurbaşkanı şunları yazdı: “I. Dünya Savaşı’nın gerek Avrupa’ya gerek dünyanın diğer bölgelerine getirdiği acıları, sıkıntıları ve yıkımı hatırlamak ve tarihten gereken dersleri almak zorundayız. 100 yıl önce sona eren kanlı savaş, insanlığa sömürgeciliğin, yayılmacılığın ve saldırganlığın sonuçlarını en açık biçimde göstermiştir. Savaş sonrasında düzen kurma noktasında yapılan hatalar II. Dünya Harbi’nin şartlarını oluşturarak, tarihte eşi benzeri görülmemiş acıların yaşanmasına sebep olmuştur… Bölgemizde yeni Sykes – Picot paylaşımlarının yapılmasına itiraz etmek veya DEAŞ, PKK; FETÖ gibi terör örgütleriyle mücadele etmek, tam olarak komşularımıza gösterdiğimiz bu saygının ve aralarında bulunduğumuz Avrupa milletlerinin güvenliğinin gereğidir…”
Ne enteresandır ki, Fransa Devlet Başkanı Macron, “Avrupa’nın kendi güvenliğini sağlamak için Avrupa ordusunu kurması gerekir. Hatta ABD’ye karşı da…” sözlerinden Donald Trump fena hâlde rahatsız oldu. Ve derhâl Twitter üzerinden karşı taarruza geçti: “Biz olmasaydık, sizler Paris’te Almanca öğrenmek zorunda kalacaktınız…” Görülüyor ki, herkes gardını almakta tereddüt etmiyor! Gerçi Avrupa ordusunun kurulup kurulamayacağı da epey meşkûk… Yıllardır, bırakın orduyu, bir kolorduyu bile kuramadılar! Ve tam da şu sıralarda, İngiltere ile AB arasında Brexit görüşmelerinin zemini kurulmaya çalışılıyor. Avrasya Bölgesinde Rusya, Asya –Pasifik Bölgesinde Çin bariz şekilde güç devşirirken, ABD ile AB arasındaki güvensizlik ve Trump’ın hoyrat politikaları Atlantik eksenini hayli sarsıyor… Bu toz duman içinde vekâlet savaşları hem zayıf ülkeler hem de terör örgütleri üzerinden son sür’at devam ediyor. Hepsinin temelinde sömürgecilik ve paylaşım mücadelesi yatıyor!
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!..
19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma
Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!..
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi?
14 Kasım 2024 | 50 Okunma
İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir?
12 Kasım 2024 | 127 Okunma
Latin Amerika’dayız…
09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI