Diyalog tuzağı ve Olağanüstü Din Şûrası
“Açıkça ifade etmek isterim ki, Türkiye’yi bütün boyutlarıyla kavrama ve ele geçirme iddiasındaki bu örgüt karşısında, dinî ve akademik suskunluğun bir açıklaması...
“Açıkça ifade etmek isterim ki, Türkiye’yi bütün boyutlarıyla kavrama ve ele geçirme iddiasındaki bu örgüt karşısında, dinî ve akademik suskunluğun bir açıklaması yoktur…” Problem de burada zaten!..
Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinde, ilk defa tek gündem maddesiyle (15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi) Olağanüstü Din Şûrası toplandı. Şûranın açılışında hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem de Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, çok önemli açıklamalar ve özeleştiriler yaptı. Gazetemizin manşet haberinde Şûra ile ilgili geniş bilgileri okuyacaksınız. Ben burada, köşe hacminin izin verdiği kadarıyla bazı önemli noktalara vurgu yapmak istiyorum… Sayın Cumhurbaşkanı, daha önce de çeşitli vesilelerle ifade ettiği üzere, FETÖ örgütünün esas yüzünü fark etmekte geç kaldığı için, duyduğu derin üzüntüyü dile getirdi: “Her şeye rağmen, bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya dökememiş olmanın üzüntüsü içindeyim. Bundan dolayı hem Rabbimize hem de milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de milletimiz de bizi affetsin…” Evet, bu samimi özeleştiri yanında, Sayın Cumhurbaşkanının; Şubat 2012 ve özellikle 17 – 25 Aralık 2013 darbe girişiminden bu yana, kişisel olarak FETÖ ile mücadelede gösterdiği gayretleri de dikkate almak lazım. Şüphesiz Başbakan ve Cumhurbaşkanından başka, diğer makam ve mevki sahibi devlet erkânının da, silsile-i meratip içinde bu konuda büyük sorumluluğu vardır. Bunların içinde Diyanet teşkilatının özel bir sorumluluğu vardır!..
Olağanüstü Din Şûrasının açılış konuşmasını yapan DİB Prof. Dr. Mehmet Görmez çok önemli şeyler söyledi. Ne yazık ki, bunların bir kısmı için hayli gecikme söz konusu… Sayın Görmez ve ondan önceki başkanların, ara sıra kısık sesle dile getirdikleri bazı hususlar oldu şüphesiz. Ama Fetullahçı Terör Örgütüne (FETÖ) karşı sesinin en gür çıkması gereken kuruluş, hiç tereddütsüz Diyanet Teşkilatıydı. Maalesef bu gür sesi hiç duymadık! Sayın Başkan da şu özeleştiriyi yaptı: “Yüce Kitabımızda Allah bizi ‘Dikkat edin aldatanlar sizi Allah ile aldatmasın diye ikaz etmesinin hikmetini ağır bir imtihanla hem ülke ve millet olarak hem de Diyanet ve İlahiyat Camiası olarak oldukça geç idrak etmenin derin teessürü içindeyiz…” Ve konuşmasının bir bölümünde de şunları söyledi: Açıkça ifade etmek isterim ki, Türkiye’yi bütün boyutlarıyla kavrama ve ele geçirme iddiasındaki bu örgüt karşısında dinî ve akademik suskunluğun bir açıklaması yoktur…” Evet, gerçekten bunun bir izahı yoktur. FETÖ’nün elebaşı olan şarlatan, “Kelime-i tevhidin birinci kısmını söylemek yeterlidir…” diye zırvalarken, Diyanet Teşkilatı onu söylediğine ve söyleyeceğine pişman edecek bir tepkiyi ortaya koymalıydı değil mi? Ama nerdeee!.. Cılız bir iki beyanatla, bütün bu küfür ve ilhad selinin önüne, set çekmek elbette mümkün değildi. Ve o fitne mihrakları faaliyetlerine tam gaz devam ettiler.