HDP’liler ısrarla geriyor…
31 Mart yerel seçimlerine giderken, toplumun arzu ettiği en önemli şey, gerilimsiz, sakin bir atmosferin hüküm sürmesi. Fakat birileri ısrarla toplumu germek ve huzursuz etmek için sürekli tahriklerde bulunuyor. HDP’nin...
31 Mart yerel seçimlerine giderken, toplumun arzu ettiği en önemli şey, gerilimsiz, sakin bir atmosferin hüküm sürmesi. Fakat birileri ısrarla toplumu germek ve huzursuz etmek için sürekli tahriklerde bulunuyor.
HDP’nin gerçek maksadı nedir, diye bir soru sorsak, çok mu saflık etmiş oluruz acaba? Şayet 31 Mart’ta kayda değer bir başarı sağlamak gibi bir hedefi varsa, bütün topluma hitap eden bir dil kullanması gerekmez mi? Ama hayır, HDP’liler ısrarla ve inatla bölücü bir söylemi devam ettiriyor. Hepsi ağız birliği etmişçesine, aynı kelime ve cümlelerle, bölücülük ve ayrımcılığı körüklüyorlar… HDP yöneticileri, yaşanan bunca acı tecrübelere rağmen, bu zehirli dilin en başta kendilerine zarar vereceğini bilmiyorlar mı? Ama anlaşılıyor ki, maksatları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!.. Yakın geçmişte belediyecilik yerine, teröristlerin kent içindeki eylemlerine lojistik destek vermek için, kamu araçlarını çukur kazma işinde kullanmaktan çekinmediler. Peki, sonuç ne oldu? Devlet gerekeni yaptı ve görevini kötüye kullanan, teröre doğrudan ve dolaylı biçimde arka çıkan belediye başkanlarını vazifeden el çektirdi ve yerlerine kayyum tayin etti. HDP kontrolünde iken, vatandaşlara hizmet yerine bölücü örgüte yardım ve yataklık yapan belediyeler, kayyum idaresine geçince beldelerin çehresini değiştirdi. Vatandaşlar uzun zaman sonra, nihayet belediye hizmetleri ile tanıştı… Ancak HDP bunu hazmedemedi ve kara propagandaya devam etti. Kayyum yönetimlerine demediğini bırakmadı. Olup bitenleri doğru değerlendirmek yerine, millet ve devletle zıtlaşarak bir yere varacağını zannediyor.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, birkaç gün önce yaptığı konuşmada şunları söylemekten imtina etmiyordu: “HDP 31 Mart’ta tarihî bir zafer kazanmak için seçim stratejisini açıkladı. Kürdistan’da biz kazanacağız. Batıda da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz…” Bu sözlerle Sezai Temelli, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğüne doğrudan saldırıda bulunuyor. Bu üslupla kendi militanlarını memnun edebilir belki. Ama bilmelidir ki, bu bölücü ve ayrımcı üslup; Türk Toplumu tarafından katiyen kabul görmez, tam tersine HDP’nin parti olarak dışlanmasına sebep olur. HDP her fırsatta bu noktayı zorlamaya çalışarak, kendisini mağdur ve dışlanmış göstermek istiyor. Burası açık. Şayet öyle olmasa, bölücü dilde ısrar etmezlerdi herhâlde… Bu durumda, HDP’ye gizli açık kol kanat geren ve onunla örtülü ittifak yapan CHP’nin ülke bütünlüğüne yönelik bu söylem ve eylemleri nereye koyduğunu da sormak lazım değil midir? Nitekim hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Devlet Bahçeli, Sezai Temelli'nin konuşmasına çok sert tepki gösterdi ve bu zihniyetle ittifak yapan CHP’nin içine düştüğü çelişkilere dikkat çekti. Gerçekten CHP bunun hesabını, kendi tabanına da veremeyecektir.
Fakat bile bile yanlışta devam ediyor. Bugünkü gazetemizde detaylı haberini okuyacaksınız. Şişlideki bir nikâh merasiminde, CHP’nin Belediye Başkan Adayı Muammer Keskin, yapılan ittifakın pekiştirilmesi sadedinde HDP ilçe başkanına söz veriyor ve o da, sahibin sesi gibi. Sezai Temelli'nin söylediklerine benzer zehir zemberek laflar ediyor… Aynı cümle, aynı zırva! “Kürdistan’da kayyumun el koyduğu bütün belediyeleri alacağız. Türkiye tarafında da AKP ve MHP Koalisyonuna kaybettireceğiz…” HDP ilçe başkanı bunları söyledikten sonra, Şişli’de Muammer Keskin’i destekleyeceklerini özellikle belirtiyor. Keskin de bunun karşılığında yapılan bölücülüğe sessiz kalıyor! Bütün bunlar yaşanırken, hâlâ daha HDP ile olan iş birliğini saklamaya, gizlemeye çalışan CHP ve İyi Parti, bu ortaklığın kendilerine yükleyeceği kamburu sırtlarından kolayca atamayacaktır! Öte yandan bu hâl, HDP hesabına bir kazanım olarak işlemektedir… Sık sık hesap uzmanı olduğunu dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, galiba yine büyük bir hesap hatası içinde. Ve bu defa sonucu çok daha ağır olabilir. Bir taraftan parti içindeki çalkantılar, diğer yandan HDP ile olan bu sakıncalı iş birliği, kendisini fena hâlde zora sokacak gibi görünüyor.
CHP ve Kılıçdaroğlu’nu kendi hesaplarıyla baş başa bırakıp yeniden HDP’ye dönersek… Bu şekilde militanca siyasetin, geçmişteki gibi yeni problemler yaşatmaktan başka bir sonucu olmayacaktır. HDP bunu iyi düşünmeli ve vahim yanlışlardan dönmelidir. Terör örgütünün etkisinden kurtulamıyor olması, her şeyden önce HDP’nin kendi eksikliği ve acizliğidir. Bu konuda toplumdan destek görebilmesi için, evvela niyetini ve siyaset dilini düzeltmesi şarttır. On yıllardır PKK militanlarının attığı sloganları tekrarlamakla, HDP bir yere va-ra-maz. Bunu bir yere yazınız. HDP bilmelidir ki, bu yanlış yolda yürümekte ısrar ederse, neticesine de katlanacaktır. Bunda hiç tereddüdü olmasın!
HDP’nin gerçek maksadı nedir, diye bir soru sorsak, çok mu saflık etmiş oluruz acaba? Şayet 31 Mart’ta kayda değer bir başarı sağlamak gibi bir hedefi varsa, bütün topluma hitap eden bir dil kullanması gerekmez mi? Ama hayır, HDP’liler ısrarla ve inatla bölücü bir söylemi devam ettiriyor. Hepsi ağız birliği etmişçesine, aynı kelime ve cümlelerle, bölücülük ve ayrımcılığı körüklüyorlar… HDP yöneticileri, yaşanan bunca acı tecrübelere rağmen, bu zehirli dilin en başta kendilerine zarar vereceğini bilmiyorlar mı? Ama anlaşılıyor ki, maksatları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!.. Yakın geçmişte belediyecilik yerine, teröristlerin kent içindeki eylemlerine lojistik destek vermek için, kamu araçlarını çukur kazma işinde kullanmaktan çekinmediler. Peki, sonuç ne oldu? Devlet gerekeni yaptı ve görevini kötüye kullanan, teröre doğrudan ve dolaylı biçimde arka çıkan belediye başkanlarını vazifeden el çektirdi ve yerlerine kayyum tayin etti. HDP kontrolünde iken, vatandaşlara hizmet yerine bölücü örgüte yardım ve yataklık yapan belediyeler, kayyum idaresine geçince beldelerin çehresini değiştirdi. Vatandaşlar uzun zaman sonra, nihayet belediye hizmetleri ile tanıştı… Ancak HDP bunu hazmedemedi ve kara propagandaya devam etti. Kayyum yönetimlerine demediğini bırakmadı. Olup bitenleri doğru değerlendirmek yerine, millet ve devletle zıtlaşarak bir yere varacağını zannediyor.
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, birkaç gün önce yaptığı konuşmada şunları söylemekten imtina etmiyordu: “HDP 31 Mart’ta tarihî bir zafer kazanmak için seçim stratejisini açıkladı. Kürdistan’da biz kazanacağız. Batıda da AKP ve MHP’ye kaybettireceğiz…” Bu sözlerle Sezai Temelli, Türkiye Cumhuriyeti’nin birlik ve bütünlüğüne doğrudan saldırıda bulunuyor. Bu üslupla kendi militanlarını memnun edebilir belki. Ama bilmelidir ki, bu bölücü ve ayrımcı üslup; Türk Toplumu tarafından katiyen kabul görmez, tam tersine HDP’nin parti olarak dışlanmasına sebep olur. HDP her fırsatta bu noktayı zorlamaya çalışarak, kendisini mağdur ve dışlanmış göstermek istiyor. Burası açık. Şayet öyle olmasa, bölücü dilde ısrar etmezlerdi herhâlde… Bu durumda, HDP’ye gizli açık kol kanat geren ve onunla örtülü ittifak yapan CHP’nin ülke bütünlüğüne yönelik bu söylem ve eylemleri nereye koyduğunu da sormak lazım değil midir? Nitekim hem Cumhurbaşkanı Erdoğan hem Devlet Bahçeli, Sezai Temelli'nin konuşmasına çok sert tepki gösterdi ve bu zihniyetle ittifak yapan CHP’nin içine düştüğü çelişkilere dikkat çekti. Gerçekten CHP bunun hesabını, kendi tabanına da veremeyecektir.
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!..
19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma
Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!..
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi?
14 Kasım 2024 | 50 Okunma
İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir?
12 Kasım 2024 | 127 Okunma
Latin Amerika’dayız…
09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI