İdlib için siyasi çözüm arayışı…

Soçi zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüşmesinin basına açık bölümünde şu kritik mesajı verdi; “Şu anda dünyanın gözü Soçi’de… Ortak açıklama...

Soçi zirvesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ile görüşmesinin basına açık bölümünde şu kritik mesajı verdi; “Şu anda dünyanın gözü Soçi’de… Ortak açıklama bölgeye yeni bir umut olacaktır...”
 
 
Son iki üç haftadan beri, dünya adeta nefesini tutmuş İdlib’de yaşanan ve yaşanması muhtemel gelişmeleri dikkatle izliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce Wall Street Journal gazetesine yazdığı makalede, İdlib’in durumunu; “Köprüye girmeden önce son çıkış” olarak tanımladı… Yedi yıldır Suriye’nin her bölgesinde akan kan yetmemiş gibi, yaklaşık iki milyon kişinin başka yerlerden kaçarak sığındığı ve toplamda çevresiyle birlikte beş milyona yakın insanı barındıran İdlib’de, bir kere daha insani bir felaketin yaşanması, tahammül edilebilecek bir durum değil… Türkiye işte böylesine bir felaketin önüne geçmek için var gücüyle çalışıyor. 7 Eylül’de, Tahran’da yapılan üçlü zirvede; bu konuda dünyaya en net mesajı veren Türkiye, bütün diplomatik ve siyasi imkânları zorluyor. Buna karşılık Rusya, Suriye rejimini güçlendirerek kendisinin Suriye’deki siyasi ve askerî konumunu güçlendirme hedefini kovalıyor. Bunun için de, Esad Yönetiminin İdlib’i de kontrol altına alması için bastırıyor ve ortak hava saldırılarıyla, İdlib’deki silahlı unsurlarının yanında sivil yerleşimcileri de baskı altında tutuyor… Bir önceki yazımızda (cumartesi), Rusya ve İran’ın Suriye’deki hedeflerine kısaca işaret ederek, Soçi zirvesinde bir çözümün olup olmama ihtimalini irdelemiştik. Zirve öncesinde, İran cenahından gelen bir açıklama dikkat çekici idi. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımî, İdlib’deki muhtemel bir savaşta İran’ın yer almayacağını duyurdu. Bu açıklama oldukça önemliydi. Zira Suriye’de olayların başladığı andan itibaren, sürece dâhil olan ve bugüne kadar tartışmalı pek çok askerî faaliyeti gerçekleştirmiş olan; İran’ın böyle bir tutum takınması, farklı bir gelişmenin işareti olabilir. Böylelikle Türkiye ve Rusya’nın ortak bir yol haritası üzerinde uzlaşıp meseleyi uluslararası arenaya, Birleşmiş Milletler zeminine taşıması daha kolay olabilir…
Dün ikili zirve öncesinde Erdoğan ve Putin, Türkiye ile Rusya arasındaki iş birliğinin niteliğini ve önemini vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasi; askerî, ekonomik birçok konularda fikir alışverişlerinin tarafları güçlendirecek boyutta olduğunu ifade ederek, özellikle Bölge güvenliğine dair ortak çalışmalara dikkat çekti. Ve İdlib meselesinin merkeze oturduğu zirve için şu değerlendirmeyi yaptı; “Dünyanın göz Soçi’de. Ortak açıklama bölgeye yeni bir umut olacaktır…” Putin de Erdoğan’la görüşecekleri çok konu bulunduğunu, bunlardan bazılarının komplike olduğunu, bunları hem gözden geçireceklerini hem de çözüm bulmaya çalışacaklarını söyledikten sonra şunları ilave etti. “İlişkilerimiz pozitif yönde gelişiyor. Ticari alanda yoğun bir iş birliği var. Bölge güvenliği açısından da ilişkiler gelişiyor. Ayrıca uluslararası siyasete yönelik ilişkiler de gelişiyor…” Baş başa ve heyetler arası görüşmeler öncesinde bu pozitif mesajların verilmesi, şüphesiz müzakere masasından da olumlu bir sonuçla kalmaya yönelik bir niyetin göstergesidir. Astana sürecinin iki başat aktörü olarak, Türkiye ve Rusya; makul bir planla İdlib ve genel olarak Suriye meselesini uluslararası arenaya güçlü biçimde taşıyıp, Cenevre sürecini canlandırma veya yeni bir düzlemde çözüme kavuşturma konusunda öncülük edebilir. Böyle bir ortak gayret, Sayın Erdoğan’ın da ifade ettiği üzere, şüphesiz hem bölge hem dünya barışı için umut verici gelişme olacaktır. Bu arada İran’ın da, Astana süreci ruhuna uygun olarak, çabalara destek vermesi, kendi adına kazançlı bir tavır olacaktır. Aksi hâlde bütün taraflar bırakın kazançlı çıkmayı, daha fazla problem ve daha fazla sıkıntı ile yüz yüze gelecektir. Umarız Rusya ve İran devletlerini yöneten akıl, bütün bu gerçekleri göz ardı etmez ve böylelikle binlerce masum insanın hayatı kurtulmuş olur, milyonlarcası da yerinden yurdundan mahrum kalmadan yaşantısını sürdürmeye çalışır… Evet, İdlib konusunda beklenen ve istenen yalnızca akıl, mantık ve sağduyudur.
Ve bu mantık ve sağduyunun Soçi Zirvesinde kendisini gösterdiğini görüyoruz… Türkiye ile Rusya arasında gerçekleşen çetin müzakereler sonunda, İdlib’deki sivil insanların güvenliğini belli bir oranda da olsa şimdilik güvence altına alınmış görünüyor. Suriye Rejim güçleri ile silahlı muhalefet unsurlarının bulunduğu yerler arasında 15-20 kilometrelik bir silahsızlandırılmış tampon bölge oluşturulacak. Çatışmasızlık hâlinin devamını sağlamak için Rusya ile birlikte ortak devriye görevleri icara edilecek. Keza Türkiye hâlihazırda mevcut olan gözetleme noktalarını da güçlendirecek.
Özet olarak, Türkiye ve Rusya; İdlib’de ortak bir tarihî sorumluluk alarak, burada yeni bir felaketin yaşanmasını en azından bugün itibariyle önlemiş bulunuyorlar. Aynı şekilde Cenevre sürecinin de canlandırılarak, yeni anayasanın hazırlanması için çalışmaların hızlandırılması ve Suriye’nin geleceğine dair temel kararların hayata geçirilmesi için zemin oluşturulması yolunda da önemli bir mutabakat sağlanmış bulunuyor. Türkiye ile Rusya arasındaki bu iş birliğinin diğer pek çok ihtilafının çözüme kavuşturulması için de örnek teşkil edeceğini belirtmeliyiz.
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar