Laiklik mi, sekülarizm mi, ‘sözde ve özde’ durum…
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, bir konferans sırasında; yeni anayasa ve laiklik ifadesinin içinde yer alıp almamasına dair görüşlerini dile getirmesi epey toz kaldırdı. Lakin tartışma yanlış...
Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, bir konferans sırasında; yeni anayasa ve laiklik ifadesinin içinde yer alıp almamasına dair görüşlerini dile getirmesi epey toz kaldırdı. Lakin tartışma yanlış zeminde yürüyor!
1924 Anayasasının ilk metninde, 2. Madde şöyle idi: “Türkiye Devletinin dini, din-i İslâm’dır. Resmî dili Türkçe’dir; makarrı Ankara şehridir.” 1928 yılında, ilk cümle, yani dinle ilgili ilk kısım kaldırıldı. 1936 yılındaki CHP kongresinde, parti – devlet bütünleşmesi; (korporatif devlet modeli) çerçevesinde, içişleri bakanı aynı zamanda Partinin genel sekreteri; valiler de aynı zamanda Partinin il başkanları olarak tayin ve tescil edildiler. Böylece bütünleşme sağlanacaktı. Bunun devamında da eksik kalan kısım tamamlandı. “Parti ilkeleri aynı zamanda devlet ilkeleri olmalıydı” ki, tam manasıyla “parti – devlet bütünleşmesi” hayata geçmiş olsun!.. Nihayet 1937 yılında, 1924 AY / 2. Madde şu şekli aldı: Türkiye Devleti Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Halkçı, Devletçi, Laik ve Devrimcidir… Evet, bildiniz; CHP’nin meşhur altı oku! Bu okları yerleştirirken, AY /1. Maddesinde, “Türkiye Devleti Bir Cumhuriyettir” hükmü varken, ikinci maddede niçin tekrar, “Türkiye Devleti Cumhuriyetçi” ifadesine ihtiyaç hasıl olur veya Türkiye devletinin aynı cümle içinde tekrar “devletçi” olması ne anlama gelir, anayasa ve hukuk dili ve diğer ilgili disiplinler açısından ne ölçüde doğru bir yazımdır; falan – filan, artık hepsi teferruat kalırdı!..