O seyahati hiç unutmayacağım!

Bir aylık gayrı ihtiyarî bir fasıladan sonra yeniden birlikteyiz. Her şeyin başı sağlık… Sağlığın kesata uğraması her şeyi kökünden etkiliyor. Latin Amerika seyahatini işte bu yüzden...

Bir aylık gayrı ihtiyarî bir fasıladan sonra yeniden birlikteyiz. Her şeyin başı sağlık… Sağlığın kesata uğraması her şeyi kökünden etkiliyor. Latin Amerika seyahatini işte bu yüzden hiç unutamayacağım!..
 
Sevgili okuyucularım; Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın Latin Amerika (Arjantin, Paraguay, Venezuela) ziyaretini izlemek üzere Buenos Aires’e giderken, bambaşka düşünceler içindeydim. Ama Orhan Veli’nin şiirinde (Beni bu güzel havalar mahvetti…) dile getirdiği gibi, (BUENOS AIRES yani “güzel havalar”ın beni perişan edeceğini nereden bilebilirdim ki!.. Aslında ismi gibi, Buenos Aires’in havası gerçekten de çok güzeldi. Fakat ne yazık ki bana iyi gelmedi. Zira 29 Kasım Perşembe akşamı baş gösteren ve nihayet safra kesesini bıçağa kaptırmamızla(!) sonuçlanan serüven çok farklı gelişti. Oysa hazır Patagonya coğrafyasına gitmişken, Buenos Aires’te toplanan G – 20 Zirvesi’yle birlikte, 20. asrın başında dünyanın sayılı zengin ülkelerinden biri olan ve fakat bugün IMF’nin reçeteleriyle ayakta durmaya çalışan Arjantin’in, bu hâllere nasıl düştüğünü özetle aktarmak istiyordum… Bir vakitler “Peronizm” rüzgârı ile mesafe almaya çalışan ve akabinde Jorge Videla, Roberto Viola ve Leopoldo Galtieri Cuntasının (1976 – 1983) baskısı altında inim inim inleyen; üstüne üstlük 1982 yılında Falkland (Malvin) adaları savaşını utanç verici şekilde (ABD’nin İngiltere’ye verdiği askerî ve siyasi destek de bir o kadar utanç vericiydi!..) kaybeden, Arjantin’in ve bilahare Venezuela’nın çektiği çileleri yazmayı düşünüyordum. O Venezuela ki, dünyanın sayılı petrol ülkelerinden biri olmasına rağmen, bugün halkı türlü çeşitli sıkıntılar içinde kıvranıyor. Sebep? Küresel güçlerin bu ülkeyi tekrar kolonileştirme politikaları ve bu yüzden ardı arkası kesilmeyen ülke içi karışıklıklar, darbeler ve darbe teşebbüsleri… Evet, özetle bu konuları el almayı düşünüyordum.
Velakin olmadı. Çünkü maruz kaldığım ciddi rahatsızlık beni her şeyden alıkoydu. O yüzden Latin Amerika seyahatini hiç unutamayacağım… Her şeyin başı sağlık diyoruz. Kanuni Sultan Süleyman’ın meşhur “Halk için de muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi…” beytini de sıkça hatırlıyoruz. Velakin sağlığımıza yeterince dikkat ettiğimizi maalesef söyleyemiyoruz. Vücudumuzda “Safra kesesi” diye bir organın varlığını biliyorduk, ama günün birinde memleketimizden on iki bin kilometre uzakta, bizi çok ciddi sıkıntıya sokacağını nereden bilecektik?! Çok şükür ki Cumhurbaşkanlığı heyetinde yer alan sağlık ekibinin müdahalesi ve yakın takibi altında, dört gün boyunca yeme içme yerine damardan beslenmek suretiyle, ülkemize salimen ulaşabildik. Venezuela’dan Türkiye’ye, Cumhurbaşkanlığı uçağının “revir” diyebileceğimiz sağlık ünitesinde, kolumuzda serumla on bir saat uçtuk. Sayın Cumhurbaşkanımız uçakta tam üç defa ziyaretimize gelerek durumumuzu yakından takip etti. Diğer teferruatla sizleri meşgul etmeyeyim, bu vaziyette Ankara’ya geldik. Buradan da İstanbul’a geçerek doğrudan hastaneye gitmeyi düşünüyordum. İstanbul uçağına bindik. Uçağın kapıları kapatılana kadar her şey normal gidiyordu. Ancak o andan itibaren her şey alt üst oldu ve birden fenalaştım. Şiddetli ağrı sızı öyle dursun, nefes dahi alamıyordum!.. Beni uçaktan indirmelerini istedim. Gerisini artık tahmin edebilirsiniz. Uçaktan ambulansa ve oradan hastaneye… Oradan da hızlı bir ultrason ve tomografi çekiminden sonra doğru ameliyathaneye… Özetlersek, (safra kesesi delindiği için) çok ama çok ciddi bir tehlike atlattık!.. Ameliyatı gerçekleştiren ekibin başkanı, Prof. Dr. Sayın Birol Bostancı’ya ve Latin Amerika’dan Türkiye’ye kadar sağlık durumumu kontrol ve takip eden ve ameliyatıma da katılan Opr. Dr. Sayın Muzaffer Akkoca’ya; aynı şekilde yakın ilgi ve alakalarını hiç eksik etmeyen, Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Sayın Serkan Topaloğlu’na, özellikle teşekkür ediyorum. Bu süreçte emeği geçen ve burada isimlerini tek tek sayamadığım, TÜRKİYE YÜKSEK İHTİSAS HASTANESİNİN bütün ilgili ve yetkili isimlerine ayrı ayrı teşekkürlerimi iletmek isterim.
Ameliyattan sonra, narkozdan uyanır uyanmaz (gece saat 22.00 civarı), Sayın Cumhurbaşkanı’nın aradığını söyleyip telefonu uzattılar. Böylece ilk iletişim kurduğum kişi Sayın Cumhurbaşkanı oldu. Uzun bir seyahat sonrası ve bunca yoğun programlarına rağmen, gösterdikleri bu yakın ilgi ve alakalarından dolayı kendilerine medyunuşükranım. Bu meyanda İstanbul’dan, Malatya’dan, Bursa’dan vs. Ankara’ya gelerek bizzat ziyarette bulunan, telefon ve elektronik posta vasıtasıyla geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dost, akraba, hemşehri ve okuyucularıma tekrar en derunî teşekkürlerimi sunarım. Allah kimseyi sahipsiz bırakmasın… Hastanedeki ilgili birimin hemşireleri bana şunu söylediklerinde hayli duygulandım: “Beyefendi ameliyat odluğunuz gece burayı o kadar çok kişi aradı ki… Sevenleriniz çok maşallah. Ne işle meşgulsünüz, merak ettik doğrusu!” İnsanın arayan soranının çok olması, hakikaten büyük saadet… Tekrar buradan hepsine teşekkür ediyorum ve hepsinin sağlık ve afiyet içinde olmasını temenni ediyorum.
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar