Pompeo neyi pompalıyor?
Trump’ın Suriye’den çekilme kararını hazmedemeyen Amerikan politikacılarında karın ağrısı devam ediyor… Her biri ipe sapa gelmeyen ifadelerle içindeki sıkıntıyı, asıl duyguyu dışa...
Trump’ın Suriye’den çekilme kararını hazmedemeyen Amerikan politikacılarında karın ağrısı devam ediyor… Her biri ipe sapa gelmeyen ifadelerle içindeki sıkıntıyı, asıl duyguyu dışa vurmaya devam ediyor.
Amerikan yöneticilerinde bariz şekilde görülen bir kalibre düşüşü söz konusu! Donald Trump’ın iktidara gelişiyle birlikte bu durum çok daha kendini gösterir oldu… Bunu sadece Trump’ın şahsına ve politikalarına bağlamak da doğru olmaz herhâlde… Epey zamandan beri, ABD’nin cesametine uygun çapta lider/ler ortaya çıkarma sıkıntısı sürüyor. Amerikan medyasında bu konu sıkça da işleniyor. Ama her şeye rağmen ABD’nin mevcut gücünün gölgesinde, işler bir biçimde yürütülmeye çalışılıyor. Mesela daha Obama döneminde, Suriye konusunda yaşanan tereddütler ve ortaya konan ürkek politikalar, dev ülkeyi gücüne münasip bir etkiye ve müdahale pozisyonuna sahip olmaktan alıkoydu. Öyle ki, ABD bir terör örgütünün kuyruğuna takılarak kendine yer edinmek gibi bir tuhaf duruma düştü… Obama’dan yönetimi devralan Trump, doğru bir teşhisle bu durumu değiştirmek için başından beri tutarlı diyebileceğimiz bir niyet ve söylem ortaya koydu. Ve nihayet, ABD’nin önemli devlet mekanizmalarının açık ve katı muhalefetine rağmen, kararlı bir tutumla askerleri Suriye’den çekme iradesini net olarak dünyaya duyurdu ve gereğinin yapılması için alt kademelere de talimatını verdi. Gelgelelim alt kademelerdeki yetkili ve etkili isimler, bu kararı bir türlü hazmedemiyorlar.
Savunma Bakanı James Mattis, tepki olarak derhal istifasını açıkladı. Onun ardından, esasen pek de mühim biri olmamakla birlikte, Trump’ın ifadesiyle “sırf dikkat çekmek için” Brett McGurk isimli şahıs da aynı yola gitti. Bu McGurk denen kişi, bilindiği gibi, DEAŞ’la mücadele uluslararası koalisyonunun özel temsilciliği sıfatını taşıyor. Ama daha çok PYD/YPG sempatizanı olarak tanınıyor. Bir diğer şahıs, General Votel. ABD’in Orta Doğu ve Afrika ile ilgili Merkezî Komutanlığının (CENTCOM) başındaki kişi. Trump’ın çekilme kararı için yaptığı değerlendirme hatırlayacağınız üzere aynen şöyle idi: “Karnıma yumruk yemiş gibiyim…” Pentagon’un, CIA’nin, Dışişleri Bakanlığının bu tarz muhalefetine rağmen, Trump kararlılığını sürdürmeye çalışıyor. Muhalefet sadece bunlarla da bitmiyor. Kongre’de de Başkan’a karşı ciddi bir direnç var. Bu direncin öncülüğünü yapanlardan biri de Güney Carolina Senatörü Lindsey Graham. Türkiye aleyhine beyanlarıyla da öne çıkan bu kişi, son olarak Trump’la yaptığı görüşmenin ardından birtakım açıklamalarda bulundu. Ve tuhaf bir şekilde, ‘Türkiye’nin Kürtlerle savaşmasından’ dem vurdu. Güya ABD’nin esas gayreti böyle bir savaşı önlemek imiş… Aslında bunları söylerken, baklayı ağzından çıkardı ve asıl maksatlarının müttefiklerini (Burayı doğrudan PYD/YPG olarak okuyabilirsiniz…) ortada bırakmamak olduğunu dile getirdi. ABD’nin çekilme planının işte bu yüzden biraz ağırdan alınacağını seslendirdi. Apaçık şekilde görülüyor ki, ABD Yönetimi hem kendi içinde hem de Kongre ile ciddi görüş ayrılıklarına sahip. Ve bu konuda her yönden Başkan Donald Trump’a baskı kurulmaya çalışılıyor…
Bu anafor içinde son olarak, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun ipe sapa gelmez beyanları işi başka bir boyuta taşıdı. Saçma biçimde ‘Türklerin Kürtleri Boğazlamasından’ ( … the importance of ensuring that the Turks don’t slauther the Kurds…) bahseden Bakan Pompeo, acaba neyi pompalamaya çalışıyor? Anlamak mümkün değil. Bu ahmakça ifadeyi, acaba PYD/YPG’nin tepkisini karşılamak için mi yoksa Kongre’den yükselen muhalefet tepkilerini dindirmek için mi kullandı? Hangisi olursa olsun, dışişleri bakanı olarak Pompeo’nun bu şekilde bir söylemde bulunması skandaldır. Bu sakil ifadeleri hiç gecikmeden düzeltmesi gerekir. Suriye konusunu görüşmek üzere, John Bolton’un da içinde bulunduğu heyet Türkiye yolunda iken, bu şekilde ilişkileri sıkıntıya sokacak bir atraksiyonda bulunmak asla akıllı bir şey değil. Bakalım arkası nasıl gelecek? Bu vesileyle şunu ifade edelim ki, politikacılarında; hele hele koca koca unvanlar taşıyan isimlerdeki bu kalibre düşüşü, hâlâ ‘Süper Güç’ olarak kabul edilen ABD’yi hızla aşağıya doğru çekiyor. Bu tıynetteki kafalarla ABD dünyaya liderlik filan yapamaz. Yaptığını zannediyorsa fena hâlde yanılıyor!.. Amerika müttefik diye bir terör örgütünün kuyruğuna takılmayı kabulleniyor ve üstelik bunu körü körüne savunmaya devam ediyorsa, işler fena hâlde sarpa sarmış demektir. Ne tampon bölgesi, ne de terör örgütü PYD’yi Kürtlerin temsilcisi gibi görme ve gösterme gafleti, Türkiye’nin kabul edeceği bir yaklaşım değildir. Amerika Türkiye ile gerçekten iyi ilişkiler içinde olmak istiyorsa, böyle tuhaflıkları bir kenara itip, devlet ciddiyetine yakışan bir tutumu daha fazla gecikmeden takınmalıdır. Aksi hâlde Pompeo’nun, Graham’ın yukarıda işaret edilen söylemleriyle her şey daha da kötüye gider. Bu da en fazla ABD’nin menfaatlerine zarar verir.
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!..
19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma
Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!..
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi?
14 Kasım 2024 | 50 Okunma
İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir?
12 Kasım 2024 | 127 Okunma
Latin Amerika’dayız…
09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI