Suriye’de karışık hamleler...

Tam bir satranç tahtasına dönen Suriye’de, bölgesel ve küresel aktörler hamle üstüne hamle yapıyor. Bakalım sonunda kim şah diyecek, kimler mat olacak… Umarız neticede Suriye halkı sükûnete...

Tam bir satranç tahtasına dönen Suriye’de, bölgesel ve küresel aktörler hamle üstüne hamle yapıyor. Bakalım sonunda kim şah diyecek, kimler mat olacak… Umarız neticede Suriye halkı sükûnete kavuşur.
 
 
Bu satırlar yazılırken iki önemli gelişme yaşandı. İlki, bir süreden beri ön hazırlıkları uç veren ve Suriye’yi yeniden Arap Birliğine dâhil etmeyi hedefleyen, siyasi çalışmaların geldiği nokta. Lübnan Dışişleri Bakanı Cibran Basil, Beyrut’tan Arap ülkeleri dışişleri bakanlarına seslenerek, Suriye’ye (yani Esad Rejimine) kucak açma çağrısında bulundu. Birkaç gün önce de, Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebuğayt, üyeliği askıya alınmış olan Suriye’nin Birliğe geri dönmesi konusunda oy birliğinin şart olmadığını, 21 üye ülkeden 20, 18 veya 17’sinin kabul etmesiyle prosedürün tamamlanabileceğini söylemişti. Ondan daha önce de, Beşar Esad’ın İstihbarat Başkanı Ali Memluk, Mısır’da Sisi ile kapalı görüşmeler yapmıştı. Bu arada Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir de, Şam’a sürpriz bir ziyarette bulunmuştu. Hatta bazıları bu ziyareti, Türkiye ile Suriye rejimini barıştırma çabaları olarak değerlendirmişti… Velhasıl Lübnan’ın dün yaptığı resmî çağrı, Suriye rejimine dair yeni ve önemli bir safhanın başladığını gösteriyor.
İkinci önemli gelişme de ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham’ın Ankara’da, Beştepe Külliyesinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edilmesi. Hatırlayacağınız üzere Senatör Graham, Amerika’nın Suriye’den çekilmesine en fazla muhalefet eden isimlerden biri. Daha önce de Başkan Trump ile bu konuda bir görüşme yapmış ve akabinde Türkiye’de büyük tepki çeken açıklamalarda bulunmuştu… Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton Benzeri görüşleri savunan Graham’ın Beştepe’deki görüşmeden sonra nasıl intiba ile ayrılacağını ve eski tavrını sürdürüp sürdürmeyeceğini öğreneceğiz. Zira Bolton’un da, Ankara’ya gelmeden önce ve sonra yaptığı açıklamalar arasında hayli farklılık var… İki ülke arasında devam eden çeşitli seviyedeki diyaloğun, genellikle olumlu sonuçlara kapı araladığını görebiliyoruz. Amerika’nın davetsiz misafir olarak girmiş olduğu Suriye’den çekilmesi, şüphesiz çok önemli. Ama bunun biçimi ve gerçekten çekilme olup olmadığı, şu sırada en fazla merak edilen husus. Zira bir taraftan da ABD’nin çekilmemesi için, çeşitli dolaplar çevrilmeye devam ediyor. Menbiç’teki son bombalı saldırının devamı gelir mi diye, ciddi endişe söz konusu. O saldırının DEAŞ tarafından yapıldığı konusunda, anlaşılan ABD yönetimi de emin değil ki, olayı tahkik etme ihtiyacı duydu ve FBI’ı yönlendirdi…
Bu arada Şam rejiminin Arap Birliği’ne geri çağrılması, öncelikle Rusya’nın işine gelir. Rusya kendi argümanlarını güçlendiren bu durumu herhâlde fazlasıyla destekleyecek. Yalnız bu noktada, Türkiye’nin başından beri Esad’a olan tavrı da ortada… Şu ana kadar Türkiye ve Rusya, öncelikli ve acil konularda uzlaşma sağlayabilmek için, rejime dair meseleleri hep öteledi. ABD’nin Esad konusunda takındığı tavırda hâlâ bir netlik yok. Buna karşılık İran’ın başından beri Şam’a verdiği fiilî destek ve bir noktadan sonra, Rusya’nın da aynı şeyi yapmasına olan katkısını dikkate almadan değerlendirme eksik kalır… Şimdi hem Amerika’nın çekilme kararı, hem Suriye için yeni anayasa çalışmalarının başlamış olması hem de Amerika’nın her vesileyle İran’ın Suriye’den çıkarılması talebi (Elbette bu talep öncelikle İsrail’indir!..) ve Kuzey Suriye’ye bizzat yerleştirmiş olduğu PYD/YPG terör örgütünü arkalamayı sürdürmesi, meseleyi yeni bir safhaya taşımış oluyor. Evet, Suriye satranç tahtasında, karışık hamleler hızlanmış durumda. Donald Trump’ın âdeta kişisel davasına dönüşmüş gibi görünen çekilme kararı, nihayet diğer mekanizmalar tarafından da benimsenmiş gibi görünüyor. Fakat bunun nasıl olacağı, ne kadar zaman alacağı hâlâ belirsizliğini koruyor. En önemli mesele ise, ABD’nin terör örgütüne verdiği binlerce tır dolusu silahların akıbetinin ne olacağı… Amerika bu konuda da zikzak çizmeye devam ediyor...
Diğer taraftan Rusya’nın PYD/YPG’ye karşı nihai tutumu ne olacak? Bu da Suriye’deki süreci derinden etkileyebilecek bir husus. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 23 Ocak’ta yapacağı Moskova ziyareti, kritik öneme sahip. Putin ile yapılacak görüşmede ana konunun İdlib olacağı, Rus Dışişleri Bakanı tarafından duyuruldu. Ancak görüşmelerin bununla sınırlı kalmayacağı da açık! Elbette Menbiç ve diğer kritik bölgeler de gündeme gelecek. Rusya, ABD’nin çekilmesini önemsiyor. Ama bu konuda ciddi şüpheleri de var ve bunu resmî açıklamalarda dile getiriyor. Suriye satranç tahtasında, hamle üstüne hamle yapan oyuncuların sayısı oldukça fazla… Terörle Mücadele Koalisyonu içinde yer alan İngiltere, sessiz ve derinden gidiyor. Fransa ise ABD’nin desteğinde birtakım kazanımlar peşinde. Lakin ABD’nin politikası belirsiz ve bu politikayı çizen kişi ve kurumların kafası karışık! İşte bu yüzden, Suriye’deki en önemli oyuncu pozisyonunda olan Rusya’nın tavrı çok çok önemli...
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma Latin Amerika’dayız… 09 Kasım 2024 | 78 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar