Ve söz milletin…
Sandık başına saatler kaldı. Artık millî iradenin ortaya çıkacağı sonuçları bekliyoruz. Herkes söyleyeceğini söyledi. Vaatlerin ne kadar etkili ve vatandaşı ne oranda ikna ettiği bu...
Sandık başına saatler kaldı. Artık millî iradenin ortaya çıkacağı sonuçları bekliyoruz. Herkes söyleyeceğini söyledi. Vaatlerin ne kadar etkili ve vatandaşı ne oranda ikna ettiği bu sonuçlarla tescil edilecek…
18 yaşındaki delikanlıdan 98 yaşındaki piri fâniye her vatandaş seçme ve seçilme hakkına sahip. Seçilmeye talip olanların yaş ortalamasından ziyade, seçme görevini ifa edecek vatandaşların içinde bulundukları ömür kuşağına göre farklı tercihler tezahür edecek… Dile kolay en genci ile en ihtiyarı arasında en az seksen senelik bir hayat tecrübesi var. Ve bu tecrübe nice zorlu testlerden geçilerek elde edilmiş. Hayatının baharındaki 18’lik genç ile sonbaharındaki asırlık çınarın tercihleri ve tercihlere etki edecek dürtüleri elbette çok çok farklı olacak. Ancak şurasını belirtelim ki, Türkiye gibi nüfusunun yaş ortalamasında gençlerin (hatta biraz daha genişletirsek henüz yaşlılık sınıfına girmemiş olgunların) ağır bastığı bir toplumda, seçmen davranışlarını etkileyen faktörler, eskiye nazaran gelenekten ziyade modern şartların getirdiği ihtiyaç ve değişimlerden kaynaklanır… Dolayısıyla seçmen kitlesinin bu en büyük dilimi olan genç ve olgun kuşağı kendi tarafına çekebilecek gerçekçi bir program ortaya koyabilen ve bunu da başarılı şekilde aktaran, anlatabilen siyasi partiler ve adaylar ona göre de netice alabilecektir. Gelişigüzel vaatler, ülke meselelerinin çözümü konusunda ayağı yere basmayan afaki formüllerle, belki bir kısım seçmenin gözünü boyamak mümkün olabilir. Fakat unutulmamalı ki, seçmen kitlesinin kahir ekseriyeti mutlaka gerçekçi programlara itibar edecektir.
Kitle iletişim araçlarının artmasıyla ve farklılaşmasıyla birlikte, hemen her siyasi parti ve aday, fikirlerini topluma aktarabilmek için bir mecra bulma imkânına sahip oldu. Sosyal medyanın tahminlerin de çok üzerinde yaygın kullanıldığı olgusundan yola çıkarsak, kimi zaman yazılı ve görsel klasik medya organlarının tiraj ve reytinginin çok üzerinde bir ulaşım katsayısının yakalanabildiğini göz ardı edemeyiz. Dolayısıyla bazı siyasi partiler ve adayları, yaygın biçimde medyadan şikâyet etseler de, bunun bir tarafının abartı olduğunu unutmamak lazım. Medyada çok fazla görünmek, aynı şeyleri tekrar tekrar, âdeta bıktırırcasına kerrat ile dile getirmek, acaba sonuç itibarıyla faydalı mı, yoksa zararlı mı olur? Buraya bir mim koyalım. Yüz eskimesi diye bir durum var… Diğer taraftan fertlerin siyasete olan (veya olmayan) ilgisi de çok mühim. Şu zamanda bile sokakta vatandaşla yapılan röportajlarda, bazı kişilerin olaylardan ve ülke gerçeklerinden ne kadar kopuk olduğunu hayretle müşahede ediyoruz. Hem de hiç tahmin etmeyeceğimizi yaş kuşaklarından… Eskiden başbakanın, cumhurbaşkanının ismini bilmeyen daha ziyade yaşlı vatandaşlar bizi bir miktar şaşırtırdı. Fakat günümüzde sadece yaşlı değil, genç ve orta yaşlı bireylerin de aktüel meselelerden hayli uzak ve habersiz olduğunu görüyoruz!.. Şu hâlde toplumun ve tek tek olarak fertlerin siyasete ve ülke meselelerine olan ilgisi yeterli seviyede değilse, partilerin propaganda çalışmalarını ona göre ayarlaması gerekmez mi?
Bizde ifrat ve tefrit durumu ne yazık ki hiç eksik olmaz… Bazen bir muhtarın seçim konvoyu hayret uyandıracak kadar kalabalık olabiliyor. Buna karşılık çok iddialı görünen siyasi partilerin mitingleri hayli sönük geçebiliyor. Daha önce de burada değindiğimiz üzere, mitinglerin kalabalık olup olmaması da tek başına ölçü değildir. Öyle ki bazen bir tek olay bir partinin yüksek başarı yakalamasına veya tam tersi hezimete uğramasına yol açabilir. Her neyse artık propaganda döneminin bitmesine birkaç saat kaldı. Halkımız dinlediklerini ve okuduklarını birlikte harmanlayacak ve oyuna talip olanlara sandıkta bir cevap verecektir. Şunu bilhassa belirtelim ki, Türk halkı her zaman sandık başında sağduyulu ve mantıklı kararlar vermiştir. Elbette bu kararlardan memnun kalmayan partilerin olması eşyanın tabiatındandır. Ama halkımız bazen verdiği milimetrik kararlarla siyasi partilere ince ayar yaparken, bazen de siyasi gidişatta çok köklü değişikliklere yol açacak davranış biçimlerini ortaya koymuştur. Millî iradenin ortaya çıkardığı sonuçlara saygı göstermekten başka da bir yol yoktur.
Seçim sandığında başarı veya başarısızlığın sorumlusu hiçbir zaman seçmen değildir. Başarısızlığa uğrayan siyasi partiler sonucu hazmetmekte ne kadar zorlanırsa zorlansın, bunun asıl sorumlusunun yine kendisi olduğunu unutmamalıdır. Burada en önemli nokta sandık sonuçlarını doğru okumak ve doğru değerlendirmektir. Aksi hâlde başarısızlığa kılıf ve bahane bulmak zor değildir. Ama bunun kimseye faydası yoktur. Şu hâlde buradan bir defa daha uyaralım; Bilelim ki necip Türk Milleti sandık başında verdiği kararla, bazılarını üzüntüye gark etse de ülke menfaatleri doğrultusunda daima isabet kaydetmiştir… Zira sandık sonuçlarının orta ve uzun vadede göstereceği etkiyle, ülke yönetiminin doğru zemine oturması sağlanabilir. Bu hâl çok defa tecrübe edilmiştir. Merak etmeyin yine öyle olacaktır!..
CHP’nin sepetindeki pamuk…
23 Kasım 2024 | 15 Okunma
Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!..
19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma
Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!..
16 Kasım 2024 | 59 Okunma
Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi?
14 Kasım 2024 | 50 Okunma
İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir?
12 Kasım 2024 | 127 Okunma
TÜM YAZILARI