Yahudi Ulus Devleti…

Bütün dünyanın gözü önünde, İsrail ırkçı; ayrımcı ve nüfusunun en az yüzde yirmisini teşkil eden Filistinlileri resmen ikinci sınıf vatandaş durumuna düşüren kanunu...

Bütün dünyanın gözü önünde, İsrail ırkçı; ayrımcı ve nüfusunun en az yüzde yirmisini teşkil eden Filistinlileri resmen ikinci sınıf vatandaş durumuna düşüren kanunu çıkardı. Heyhat, çıt çıkmadı!..
 
1897’de ilk dünya Siyonist kongresi İsviçre’nin Basel şehrinde toplandı. Kongre’nin öncülüğünü yapan Theodore Herzl, “Bugün burada Yahudi devletini kurdum…” demişti. Sözlerine devamla; “Ancak bunu burada açıklarsam benimle alay ederler. Fakat beş sene, bilemediniz elli sene içinde Yahudi devleti mutlaka kurulacaktır…” Herzl’ın bu tahmini tuttu ve elli sene sonra (1948), Yahudi Devleti İsrail resmen kuruldu. Zira Siyonistler bu devlet için çok önceden epeyce hazırlık yapmıştı. Öyle ki, Filistin toprakları dışında, Yahudi yerleşimi için başka yer teklifleri kesinlikle geri çevrilmişti. 1901’de Filistin’e Yahudi göçünü organize etmek üzere Yahudi Ulusal Fonu kurulmuştu. Siyonizmin babası, devletin kurulduğunu göremeden 1904’te öldü, ama yerine gelenler aynı programı tavizsiz biçimde devam ettirdi. 1915 yılında İtilaf Devletleri, Yahudilerin Filistin topraklarında iskân edilmesi için gizli anlaşma yaptı. Bundan iki sene sonra da, mahut Balfour Deklarasyonu ile Filistin topraklarında bir Yahudi Yurdu teşkil etme politikası aleniyet kazandı. Ondan sonrası da çorap söküğü gibi geldi. 1948’de İsrail devletinin resmen kurulmasıyla birlikte felaketler zincirinin halkaları birbirine eklendi. 1950 yılına geldiğinde toraklarından sürülmüş olan Filistinlilerin sayısı BM raporlarına göre 957 bini bulmuştu. Bugün hâlâ sürgünde yaşayan bu Filistinlilerin sayısı milyonları buluyor…
İsrail bugüne kadar Filistin topraklarını gasbetme politikasında hiç hız kesmedi. 1967’deki "Altı Gün Savaşı", Filistin; Ürdün, Suriye ve Mısır için tam bir felaket oldu. İsrail Doğu Kudüs, Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve Sina Yarımadasının büyük bölümü dâhil çok büyük alanları zapt etti. 1973 Ramazan Savaşıyla birlikte Sina Yarımadasının geri alınması hariç, diğer yerlerdeki İsrail işgali aynen devam ediyor. İsrail buraları işgal etmekle yetinmiyor, ilhak etmek için de her yola başvuruyor. Doğu Kudüs ve Batı Şeria’daki, Yahudi yerleşim projeleri bunun en bariz örneği. Bu şekilde Doğu Kudüs’e en az 200 bin, Batı Şeria’ya ise en az 400 bin Yahudi yerleştirmiş durumda. İsrail, Filistin topraklarını santim santim, sinsice ilhak ediyor. İnşa ettiği utanç duvarı ile Filistinlileri kendi toprakları içinde ayrıca hapsediyor ve birbirleriyle irtibatını koparıyor. Çekilmek zorunda kaldığı Gazze’yi ise yıllardır abluka altında tutuyor. İsrail bütün bu cürümleri uluslararası kamuoyunun gözü önünde ve beynelmilel hukukla dalga geçercesine, küstahça ve fütursuzca işlemeye devam ediyor. Çünkü arkasında başta ABD olmak üzere Batı Dünyasının kayıtsız şartsız desteği var. BM Güvenlik Konseyi’nden bir kınama kararı dahi çıkarılamıyor. ABD sürekli veto silahını kullanıyor…
Bu durum İsrail’in ırkçı politikacılarını şımarttıkça şımartıyor. Son olarak, Donald Trump’ın Kudüs hakkındaki ahmakça politikalarıyla bu rezalet dip yaptı. Artık önünde fiziki engel kalmadığını (Irak’ın işgal edilmesi, üçe bölünmesi, Suriye’nin perişan hâli, Mısır’ın düştüğü zavallı durum vs.) gören İsrail aşırı sağcı ve ırkçı koalisyon hükûmeti, 2011 yılından beri üzerinde çalışılan Yahudi ulus devleti kanununu Trump Yönetimi’nin de verdiği cesaretle parlamentodan geçiriverdi. Bu kanun, mahiyet itibariyle anayasa hükmünde ve geleceğe dönük olarak tam bir ırkçı, ayrımcı; özetle bir zamanlar Güney Afrika’da hüküm süren ‘Apartheid’ rejimini İsrail hesabına tescil eden bir kanun. Ve bu rezalet kanunun çıkarılmış olmasına, dünyadan ne yazık ki ciddi bir tepki yok… Güney Afrika’da beyazların hâkim olduğu, siyah derili insanların ikinci-üçüncü sınıf vatandaş, hatta köle hükmünde kaldığı o rejim, şimdi İsrail’de tesis ediliyor. Ve nüfusun en az yüzde yirmisini teşkil eden Filistinliler, otomatik biçimde ikinci sınıf vatandaş durumuna düşüyor. Çıkarılan kanuna göre, İsrail devletinde doğacak kanuni boşluklar Yahudi şeriatıyla doldurulacak. Arapça resmî dil olmaktan çıkarılacak. İbranice tek resmî dil olacak. Ve kendi geleceğini tayin hakkı yalnızca Yahudi vatandaşlara tanınacak…
Bahse konu kanun, İsrail parlamentosunda şiddetli tepkilerle karşılaşmasına rağmen, 55’e karşı 62 oyla geçti. Netanyahu ve diğer ırkçı koalisyon ortakları, uluslararası ortamdaki boşluğu da iyi değerlendirerek bu sonuca ulaştı. Bu demektir ki, İsrail vatandaşı olan Filistinliler için, hayat iyice zindana dönüşecek. İsrail’in Siyonist politikalarının önüne, şayet medeni olduğunu iddia eden dünya ciddi bir şekilde dikilmezse, felaketlerin hangi boyutlara varacağını tahmin etmek zor değil. Bir tarafta Gazze’de yıllardır açık hava hapishanesinde tutulan iki buçuk milyon Filistinli. Diğer taraftan, İsrail içinde ikinci sınıf vatandaş durumuna düşürülen iki milyon Filistinli… Ve toprakları her gün karış karış ilhak edilen Batı Şeria… Daha geçen sene, Filistinlilerin özel mülkü olan 876 dönümlük arazi, Yahudi Ulusal Fonuna tescil edildi...
Velhasıl Siyonizm dörtnala ilerliyor. Buna kim dur diyecek acaba, kim?!
YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
CHP’nin sepetindeki pamuk… 23 Kasım 2024 | 15 Okunma Ekrem İmamoğlu doludizgin gidiyor!.. 19 Kasım 2024 | 1.136 Okunma Netanyahu’nun ağzı kulaklarında!.. 16 Kasım 2024 | 59 Okunma Donald Trump Başkan mı, “Süpermen” mi? 14 Kasım 2024 | 50 Okunma İslâm dünyası nasıl bir aksiyon alabilir? 12 Kasım 2024 | 127 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar