Ama hadi, şunu konuşalım madem
Tek bir cümle yazasım yok. Tek bir laf edesim yok. Yok işte.Ama hadi, şunu konuşalım madem. İslam İşbirliği Teşkilatı toplandığında Filistin Devleti’nin başkentini Kudüs olarak tanıyan bir karar...
Tek bir cümle yazasım yok. Tek bir laf edesim yok. Yok işte.
Ama hadi, şunu konuşalım madem. İslam İşbirliği Teşkilatı toplandığında Filistin Devleti’nin başkentini Kudüs olarak tanıyan bir karar alsın ve her İslam ülkesi tek tek imza atsın o kararın altına.
Bu karar alınmayacak. Bu karar alınsa bile bu kararın altına imza atacak İslam ülkesi sayısı tek haneyi asla geçmeyecek. Sadece çok pis kınanacak. Öyle böyle değil, acayip kınanacak. Çok sert şekilde, ama çok sert kınayacaklar.
Ama hadi, şunu konuşalım madem. Rahmetli Necmettin Erbakan bugünlerden bahsederken, yani “Bağdat, Şam, Kahire düşecek; sıra Kudüs’e, İstanbul’a, Mekke’ye, Medine’ye gelecek” derken, çok azımız hariç, kimse inanmadı ona. Bugün de mesela Sezai Karakoç ya da bir başkası, “Kudüs düşünce sıra İstanbul’a, Mekke’ye, Medine’ye gelecek” dediğinde içimizden, “olur mu canım öyle şey” deyip meseleyi kapatıyoruz. Oysa mesele kapatılmayacak, kapatılamayacak kadar mühim.
Bağdat gözümün önünde düştü. Trablus gözümün önünde düştü. Şam gözümün önünde düştü. Kahire gözümün önünde düştü. Şimdi Kudüs gözümün önünde düşüyor. Ama İstanbul’un, Mekke’nin, Medine’nin düşeceğine inanmıyorum. Neden? Ne çeşit bir aptal olmalıyım ki herşey gözümün önünde olup biterken bana, şehrime hiçbir şey olmayacağını düşünüyorum.
Ama hadi, şundan bahsedelim madem. Recep Tayyip Erdoğan 2009 yılında 'one minute' dedikten hemen sonra Demirel ve Demirel’e benzeyen bir takım sevimsiz suratlar, “İsrail bunu Türkiye’ye ödetir” demişlerdi.