Andımız, öğretmenimiz, Kemalizm’imiz!
Cumartesi gün, 2. Batman Kitap Fuarı’nın konuğu olarak kadim dostum Muhammed Berdibek ile şehirdeydik. Yaklaşık 1,5 saat süren çok hoş bir konferans gerçekleştirdik Batmanlılarla. Ayakta durmaya zorlanacak kadar hasta...
Cumartesi gün, 2. Batman Kitap Fuarı’nın konuğu olarak kadim dostum Muhammed Berdibek ile şehirdeydik. Yaklaşık 1,5 saat süren çok hoş bir konferans gerçekleştirdik Batmanlılarla. Ayakta durmaya zorlanacak kadar hasta olmama rağmen günün sonunda “iyi ki geldim” dediğim bir güzellik hissiyle doluydum.
Konferansta yaşanan bir durum hariç…
Bir genç kız “ben etnik olarak Kürdüm. Her sabah andımızı okuyarak büyümek çok tuhaftı. Siz andımız hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sorunca bir başka dinleyici mikrofonu kapıp “Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı herkes Türk’tür. Andımızdan rahatsız olmamalısınız” dedi.
Benim cevabım şöyle oldu: “Etnik olarak yarısı Kürt yarısı Türk biri olarak Türk olmaktan gurur duyduğumu söylemeliyim. Dolayısıyla ‘Türk tanımı’ bence etnik bir tanım değildir. Andımız gibi Türk tanımını bir etnisiteye indirgeyen ırkçı bir metnin çocuklarımıza okutulmasına ise karşıyım.”
Hem vakit darlığından hem de salonda gerginlik çıksın istemediğimden meseleyi bu cümlelerle cevaplamakla yetindim. Ancak burada biraz daha açmak isterim.
Benim andımız metnine temelde karşıtlığım dönemin Avrupası’nda yükselen faşist dalgaya öykünerek kaleme alınmış ırkçı bir metin olmasından kaynaklanır. Türklük meselesini ırka, etnisiteye dayalı daracık bir kavram haline getiren bu metnin en sorunlu gördüğüm cümlesi ise -sonradan metinden kaldırılan- “Ey bugünümüzü sağlayan ulu Atatürk” cümlesidir.