Aşı yüklü Çin trenini Mustafa Öztürk mü kaçırdı?
Aslında mesele basit: “Tamahkârla sahtekârın buluşmasından üçkâğıt doğar” kuralı gereği Türkiye’nin başarmamasını, başaramamasını isteyen bir sahtekâr bir iddia ortaya atıyor, tüm tamahkârlar da Mağribi’nin mal bulmuşu gibi üşüşüyorlar bu yalanlara.
Türkiye gündemi beyin devrelerini yıpratmaya devam ediyor. Üstelik iş “ciddiyse çok komik, şakaysa hiç komik değil” noktasına evrildi.
Misallere nereden başlasam bilemiyorum. Mesela bin yıldır gazetecilik yapan Özlem Gürses’in ve pek çok gazete-gazeteci kalabalığının Çin’e doğru yolculuğa çıkan ihracat treninin yola çıkmadığına dair geliştirdikleri inançla başlayabiliriz. Kahir ekseriyeti “insan hiçbir şeye körü körüne inanmamalı” cümlesine iman eden bu topluluk Çin treninin yola çıkmadığına ciddi ciddi inandılar. TCDD de iki gündür Çin treninin nerede olduğuna dair konum bildirimi yaparak perişan ediyor bunları.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz