Bazı utanç verici şeyler
Yolunu bilmediğim, herhangi bir faaliyetine katılmadığım, uzaktan uzağa takiple yetindiğim Bilim ve Sanat Vakfı’na, Şehir Üniversitesi’ne kayyım atanması sürecinin bir devamı olarak kayyım atandığını öğrenince derhal yapmam gerekeni yapıp adalet duygumu ve vicdanımı dinleyerek “canımız yandı” yazdım sosyal medyada.
Çünkü bir şeyin kanuna uygun olması onun aynı zamanda hukuka uygun olması manasına da gelmez benim için. Bir kuruma sahip çıkmak için o kurumun bir parçası olmam da gerekmez ayrıca.
“Aslında ne oldu?” bilmişliği ile Bilim ve Sanat Vakfı’na kayyım atanmasını savunan bazı medyacı arkadaşlara falan çok takılmadım ben. Belki bazıları gerçekten bu kayyım meselesinin hem kanuni hem de hukuka uygun olduğunu düşünüyorlardır. Belki bazıları bu kayyım meselesinin doğruluğuna hakikaten inanıyorlardır. Bazıları bir çeşit “destek mecburiyeti” hissediyordur. Hatta belki de bazıları Ahmet Davutoğlu’na olan kırgınlıkları-kızgınlıkları nedeniyle (ki benim kadar kırgın olmaları epeyce zor) “ne var ki canım bunda?” noktasına gelmişlerdir.
Açık söyleyeyim. Böyle yapan isimlerin hemen hepsini bir çeşit “anlayışla” karşılıyorum. Elbette anlamıyorum yaptıklarını ama anlayışla karşılıyorum.