Ben kaybettim be Cemal’im

Cahit abi, hem içine hem de dışına yaralı bir güzel adamdı. Yüzünün sol yanını olduğu gibi kaplayan yanık izleri ile iyice gerilmiş deriler bile güzel adam oluşunu gölgeleyemiyordu.Anlatmazdı ama...

Cahit abi, hem içine hem de dışına yaralı bir güzel adamdı. Yüzünün sol yanını olduğu gibi kaplayan yanık izleri ile iyice gerilmiş deriler bile güzel adam oluşunu gölgeleyemiyordu.

Anlatmazdı ama bilirdik. Küçükken çalıştığı sanayide ustasına falçatayla inceden girişmiş Cahit abi. Sebebini sorma ki kötülüğü anlatmak zorunda kalmayayım. Kesmemesi gereken bir damarını kesmiş herifin. Ustası can havliyle yanık yağ kabını fırlatmış o zamanlar el kadar bebe olan Cahit abiye. Leş herifi hastaneye yetiştirmeye çabalamışlar ama nafile. Mortingen strase. Yanık izi o mevzudan kalmaymış işte. 

Islahevi, askerlik, köyden akrabası Halime ablayla evlilik derken sivrilip gelmiş Cahit abi. Rahmetli babasının tek evladı olduğundan, vefatından sonra tarlalar öyle böyle para etmiş. ‘Şu olurdu, bu olmazdı’ derken kasasında mevsimine göre domates-biber yahut patates-soğan satacağı bir kamyonet almaya karar vermiş. Camiden çıkma bir ‘hapollö’yle bir mikrofon uydurup başlamış evine ekmek getirmeye.

Ekmek dediysek cancağızım, hepi topu bir kamyonetin kasası. Kaç kilo satacan da kaç para kazanacan? Arabanın mazotu var, tamiri var, sebzenin çürüğü var, çarığı var. Ruhsatlı tabii de, yine de zabıtanın çorbasıydı, sigarasıydı falan hani. Kıt kanaat geçim etmiş işte Cahit abi. Rahmetli anasının ismini verdiği Ayşe’siyle rahmetli babasının adını verdiği Mustafa’sını muhannete muhtaç etmeden büyütmenin derdine düşmüş.

Sırtında beyaz ceket, ayağında yumurta topukla eski namlı kabadayı, mahallelimizin racon kesicisi, laf deyicisi İhsan baba derdi ki, ‘baba oldu muydun bu Cahit gibi olacan. Ayşe’si doğduğu gün son kerre uğradı kahveye. Helallik aldı. ‘Ben bundan sonra baba oldum. Artık buralara uğramak bana yaramaz da yakışmaz da’ dedi. ‘Lan oğlum biz de babayız’ dedi kahve milleti ama kulak asmadı bizimki. Son gelişi oldu. Cumayı mumayı aksatmaz oldu. Arada rakı içerdik, onu da bıraktı.’

Laf buraya geldi mi İhsan babaya takılması bendendi. ‘Sen hala içiyormuşsun arada İhsan baba.’ Ben böyle dedi mi yekinirdi İhsan baba. Hani yerinden kalkabilse cebindeki son kabadayılık yadigârı sedef sustalıyı şak diye açacak da burnumun ucuna yaklaştıracak gibi yekinirdi. ‘Kim demiş len onu? Şart olsun bıraktım haca gittikten kelli. Kâbe’nin suyundan içen adam ağzına rakı koyabilir mi len? Marmara çırası gibi yakar kurban olduğum Rabbım. Bıraktım kara koçum. Zor oldu amma bıraktım.’

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar