Bir dağdan iner gibi

Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar; “her halin geçici olduğu bilmektir” demiş. “Hangi gündür?” diye sormuşlar; “O’ndan gayrısını murat etmediğin her gündür” demiş. “Bayram geldiğinde ne yapmak icap eder?” diye sormuşlar; “Sıla-i Rahim gerekir” demiş. “Ya nedir sıla-i rahim?” diye sormuşlar, “insanın kendinden O’na firar etmesidir” demiş. Derviş bu. Biraz değişik adam tabii. İlla ki bir dolayımlar yapacak, bir gizli cevaplar verecek, bir kıssadan hisse faaliyetine girişecek. Sen dervişe bakma

https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac

Dervişe “bayram nedir?” diye sormuşlar; “her halin geçici olduğu bilmektir” demiş. “Hangi gündür?” diye sormuşlar; “O’ndan gayrısını murat etmediğin her gündür” demiş. “Bayram geldiğinde ne yapmak icap eder?” diye sormuşlar; “Sıla-i Rahim gerekir” demiş. “Ya nedir sıla-i rahim?” diye sormuşlar, “insanın kendinden O’na firar etmesidir” demiş.


Derviş bu. Biraz değişik adam tabii. İlla ki bir dolayımlar yapacak, bir gizli cevaplar verecek, bir kıssadan hisse faaliyetine girişecek.


Sen dervişe bakma yani. Bayramı tatlıya-tuzluya gömülme, akşama kadar ahırdaki mısmıl hayvanlar gibi yatma, Ramazan bitti diye gevşeme günleri olarak ihya et istersen. Onun da önünde bir engel yok.


Ramazan ile ilgili “gitti yine mübarek ay görüyor musun, Allah tekrarına erdirsin. İnşallah Ramazan bizden razı olmuştur” deyip duran birini tanımıştım. Her seferinde üzgünlüğünün sınırsız olduğunu hissettirirdi.


Sonunda “Ramazan’ın bizden razı olması nasıl olacak ki?” diye sormaya karar verdim. Hadislerle cevap verdi bana.


Efendimiz(s.a.v) şöyle buyurdu: Cibril, bana göründü ve “Ramazan’a erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun” dedi. Ben de “amin” dedim.


Efendimiz(s.a.v)’ şöyle buyurdu: Ramazan’ı geçirip bağışlanmamış olarak bayram eden kimseye yazıklar olsun. Kişi Ramazan’da bağışlanmayacaksa peki ne zaman bağışlanacak?”


Dervişe sorarlar da Behlül’e sormazlar mı? Ona da sormuşlar “bayram nedir?” diye. Her zamanki gibi istifini bile bozmadan “size göre mi, bize göre mi?” diye sormuş. Her zamanki gibi “bunun size göresi, bize göresi mi olur?” diye sormuş işi bilmeyenler.


Behlül “olmaz mı, olur tabii” deyip devam etmiş sözlerine: “Size göre bayram yeni ve güzel elbiseler giymek, güzel ikramlar hazırlamak, süslü bineklere binmektir ve hakkınızdır. Bize göre bayramsa hata ve kusurlarımızı terk etmektir. Nefs atından inip gayret bineğine binmeye cesaret etmektir bayram.”


Denilmiştir ki Ramazan içe dönüş ayıysa, bayram günleri de dışa doğru hareket etme günleridir. Ramazan kendi zirvene tırmanış ise bayram o zirveden yavaş yavaş inerek insanla yeniden temas etmektir. Bu temas üç şeyle olur.


Muhabbet bir şarttır. Yaratılanı yaratandan ötürü sevebilmenin getirdiği muhabbet gerekir lakin. Değil sözlerinle, değil bakışlarınla, kalbinden geçirerek dahi kimseyi yargılamadan bir muhabbet geliştirmek insanlarla. Allah için sevmenin dışında bir sevme biçimini aklından dahi geçirmemek.


İnfak bir şarttır. Olanın olmayana vermesi ve bu vermede Allah’ın razılığı dışında hiçbir razılık talebinin olmamasıdır. İhtiyacından fazlasını vermektir ve ihtiyacını belirlerken numara yapmamaktır. Sana ihtiyaç olan Gazzeli kardeşine de ihtiyaçtır, fakir komşuna da… Esasen bir Mümin kulun yapabileceği en vahim hata, bir başka Mümin kardeşiyle arasında takva dışında bir üstünlük olduğunu zannetmesidir. Sokağa çıktığında “bu sokaktaki en günahkar, en kemter, en edna kul benim” diye düşünebilmektir belki de esas meselenin asıl özü. İnfak da belki ve sadece bununla ilgilidir.


Üçüncü şart ikramdır. Maddi ikram biraz zordur ve gücünün yettiğidir ve gücünün yettiği neyse ona eyvallahı olmalıdır insanların. Ona eyvallahı olmayanla zaten işin olmamalıdır. Ancak manevi ikramlar pek kolay ve boldur. Gülümsemeyle başlar, iltifatla devam eder, duayla taçlanır.


Gazze’ye de geldi bayram her bayram olduğu gibi. Bayram sabahında bile bir Siyonist bombasıyla ölebileceklerini ve dünyada hiç kimsenin yardımlarına gelmeyeceğini bilen Gazze’nin çocukları, o yıkıntının, o enkazın, o üzüntünün arasında kendileri için bir bayram hayal ettiler ve bugün onlar da bayram ediyor. Biz de ediyoruz ve üstelik bayramı hak ettiğimizi bile düşünüyoruz. Doğrudur. Belki de hak ediyoruzdur. Sanmam ama belki de bayram böyle bir şeydir.


Allah. Eyvallah.


YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Nur Serter kıtalar dolaşıyor 01 Nisan 2025 | 325 Okunma Bir dağdan iner gibi 30 Mart 2025 | 190 Okunma O esnada memleketin bir başka yerinde 29 Mart 2025 | 193 Okunma Çatrak 25 Mart 2025 | 648 Okunma Yakarış 23 Mart 2025 | 268 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar
Close menu