Bir de imam hatipliymiş, vay canına
Aslında bir bakıma iyi bir şey bu… Biri yüz kızartıcı, ahlak dışı bir iş işlediğinde ona “bir de hocaymış, hacıymış, namaz da kılıyormuş” denilmesini kastediyorum. Bu...
Aslında bir bakıma iyi bir şey bu… Biri yüz kızartıcı, ahlak dışı bir iş işlediğinde ona “bir de hocaymış, hacıymış, namaz da kılıyormuş” denilmesini kastediyorum. Bu, Türk toplumunun vasatının hacı, hoca, namaz kılan insan kategorilerine karşı fazladan bir güven duyduğunu, bir hüsnüniyet beslediğini gösterir.
Öyle de olmak zorundadır. Hocalık, hacılık ya da namazında niyazında olmak en temelde insanın ahlaki zaaflarına yenilmemesini, yüz kızartıcı suçlardan uzak durmasını sağlamalıdır. Yani bu insan kategorileri en temelde aklımıza “ahlaklı olmak” vurgusunu düşürmelidir.
Misâlen “hacca gitmiş biri artık hacca gitmemiş biri gibi davranamaz” kabulü muazzam sağlıklı bir kabuldür. Bunu “hacca gitmiş insanla gitmemiş insan arasında sorumluluklar bakımından fark vardır” gibi bir safdillikle söylemiyorum. Toplumun bu beklentiyi oluşturmadaki güzel vasatından dem vurarak söylüyorum.
Bu, işin güzel, hoş, tatlı kısmı… Bir de, çirkin, kaba, aptalca kısmı var ki onu da konu etmemiz gerekiyor. O şudur: Bir ahlâkî zaaf gösteren ya da yüz kızartıcı suç işleyen insan üzerinden dini, diyaneti, hocalığı, hacılığı, namaz kılmayı, dindar olmayı aşağılamayı marifet bilmek.
Hadi size bir cümle kurayım: Sahibi olduğu bankanın paralarını sırtında çuvallarla çalarken görüntülenen ve 17 yıl hapse mahkûm edilen Yahya Murat Demirel, fen lisesi mezunuymuş.
Ya da başka bir cümle: Türkiye’de binlerce insanın parasını dolandıran Banker Kastelli, Anadolu lisesi mezunu çıktı.