Bir sahaf festivalinden geriye kalanlar
Kitapla ilişkim sadece okumakla ilgili olarak gelişmedi. Bana 19 yaşında “ekmek parası” da temin etmeye başladı kitaplar. Yaş gelip 44’e dayandı, hala da “ekmek paranı sağlayan temel şey nedir?” diye sorsalar...
Kitapla ilişkim sadece okumakla ilgili olarak gelişmedi. Bana 19 yaşında “ekmek parası” da temin etmeye başladı kitaplar. Yaş gelip 44’e dayandı, hala da “ekmek paranı sağlayan temel şey nedir?” diye sorsalar “kitap okumak” oluyor cevabım.
Hikâye uzun, hatta bilenleriniz de vardır ama kısasını söyleyeyim. 6 yıl boyunca Kadıköy’de, sokakta kitap satarak geçirdim öğrenciliğimi. İlk “profesyonel işim” metin yazarlığı idi ki doğrudan kitap okumakla ilgili bir meslekti. Ardından ekrana çıktık 3 arkadaş. Kitap okumanın “format gereği” mecburi olduğu Meksika Sınırı’nı yaptık. Sonra senaristlik, gazetede köşe yazarlığı, Ketebe Yayınları’nda yayın masası üyeliği. Son üç yıldır yaptığım tiyatro işletmeciliğinin kökü de kitap en nihayet.
Evvelim kitap oldu, Allah bilir elbette ama bundan sonra ufukta pek değişiklik görünmüyor, ahirim de kitap olacak sanırım.
“Hem okudum hem de yazdım, yalan dünya senden bezdim” diyor ya türküde. Henüz dünyadan arzu ettiğim oranda bezmiş değilim ama hem okudum hem de yazdım hep.
Aslında bütün bunları böylece anlatmaya çıkmıştım 14. Beyoğlu Sahaflar Festivali’nde yapacağım konuşmanın kürsüsüne. Hepsini unuttum. Hepsini unutup “çulsuz bir öğrenciyken okunmuş kitaplar satarak nasıl geçindiğimi” anlattım insanlara.
İki hususta anlaşmak lazım… Kategorik olarak “eski kitap” diye bir şey yoktur. “Okunmuş kitaptır” o. Kitap eskimez. Bu birincisi. İkincisi ise benim gibi “okunmuş kitap satan” herkese “sahaf” denmez. O başka bir bilginin, başka bir görgünün sonucu olarak alabileceğiniz bir mesleki unvandır.