Bir yayıncılık hareketi: Ketebe
Malumunuzdur, Türkiye’deki kültürel dönüşüm, kültürel değişim meselelerine kafayı takmış bir adamım. Yaklaşık 3 yıldır bir grup arkadaşımla birlikte “kültürel...
Malumunuzdur, Türkiye’deki kültürel dönüşüm, kültürel değişim meselelerine kafayı takmış bir adamım. Yaklaşık 3 yıldır bir grup arkadaşımla birlikte “kültürel iktidar” kavramını sürekli gündemde tutmaya çabalıyoruz. Oyla, sandıkla, seçimle değiştirilemeyecek her türlü iktidarın adının “kültürel iktidar” olduğunu vurguluyoruz. Türkiye’deki verili kültürel iktidarın dönüşümünün en az siyasal iktidar dönüşümü kadar önemli olduğunu savunuyor ve bunun için yapılması gereken bir dizi işi işaret ediyoruz.
Biz bu tartışmayı sürdürmeye çabalarken bir yandan “bizim mahalle”den bir takım isimler kültürel iktidarı Kültür Bakanlığı ya da yerel yönetim iktidarı sanma, öyle kodlama hatasına düşerken, bir yandan da kendilerine 80 yıl boyunca avantaj sağlanan kimi çevreler de “kültürel iktidar bizimdir, onu kimseye bırakmayız” türküsünü çığırıyorlar.
Bir de bu iki tavrın tamamen dışında kalarak, sahip oldukları imkânları kültürün dönüşümü, değişimi için kullanan isimler, mahfiller, oluşumlar var iyi ki. “Örnek ver” mi dediniz? Çoklar, ama en sevdiğim örnekleri vereyim. Büyüyen Ay Yayınları mesela. Yayınladığı kitaplarla tek başına bir enstitünün, hatta bir üniversitenin yapması gereken kültürel dönüşümü sağlıyor Büyüyen Ay. Sakarya Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı mesela. Bütün Türkiye’ye “ihalesiz/mihalesiz kültür hareketi” nasıl olur gösteriyorlar. İslam Düşünce Atlası projesi mesela. Devasa bir boşluğu son derece kısıtlı imkânlarla dolduruyorlar.
Tam burada özel bir parantez açmak isterim. Bundan 3 yıl önce herkesin “dergi satmaz bu ülkede, kötü yatırım olur” dediği bir ortamda peş peşe çıkardığı dergilerle yayın hayatımıza yepyeni kulvarlar kazandıran Albayrak Grubu’nu anlatmak isterim size. Bazı kurumlara ya da mensuplara toplu abonelikler yapıp tiraj elde etmeyi “dergicilik başarısı” sayan kimilerinin aksine Cins, Derin Tarih, Derin Ekonomi, Nihayet, Gerçek Hayat, Lokma, Bilge Çocuk, Bilge Minik dergileri “organik dergicilik” konusunda ders olarak okutulabilecek örnekler olarak geçtiler matbuat tarihimize.
Amiral gemimiz, yüz akımız Yeni Şafak, televizyonumuz TVNET, muazzam başarılarla dosta düşmana parmak ısırtan Yeni Şafak internet ve son olarak GZT projesi hayata geçince geriye yapılması gereken çok önemli bir kültür hamlesi daha kalmıştı: Bir yayınevi kurmak.
Doğrusu Mesut Albayrak Bey yayınevi fikrini benimle ilk paylaştığında verdiğim tepki “küçük, butik, iddiasız, çelebi bir yayınevi olmayacak bu değil mi?” oldu. Zira böyle bir yayınevi hem sadra şifa olmazdı, hem de Albayrak Grubu’nun kültürel dönüşüme verdiği katkıyı taçlandıracak performans böyle ortaya çıkmazdı.