Çünkü ben iyi biriyim
Şamats kapısından Hırvatistan’ı terk edecek, Saraybosna’ya doğru sürecektim. Sınır polisi, önümüzdeki iki aracı hızlıca gönderdi. Sıra bize gelince nedense genç polisin...
Şamats kapısından Hırvatistan’ı terk edecek, Saraybosna’ya doğru sürecektim. Sınır polisi, önümüzdeki iki aracı hızlıca gönderdi. Sıra bize gelince nedense genç polisin evraklarımızı incelemesi her zamankinden uzun sürdü. Baktı, baktı, baktı... Ardından ‘arabanızı sağa ileriye çeker misiniz? Kontrol edeceğim’ dedi.
Sağda 10 dakika bekledik arabanın içinde. Sonra genç polis, polis olmayı çok önemsediğini belli eden bir tavırla selam verip ‘aşağı inin’ dedi üçümüze de.
Bagaj araması, araç içi kontrolü falan derken sağ kapının iç gözünde bir elmas terazisi buldu. Çin malı. Bekir abinin Porta Portese’den ‘iki euroymuş, lazım olur’ diyerek aldığı onlarca ıvır zıvırdan biri. Nedense unutmuş orada.
Genç polis beni ileriye davet etti, diğer ikisinden uzağa. Elindeki teraziyi gösterip ‘ne çeşit uyuşturucular tartıyorsunuz bunda?’ diye sordu. İstemsizce güldüm. ‘Uyuşturucu falan tartmıyorum ki’ dedim bu işini fazlaca önemseyen genç Hırvat polise. ‘O zaman uyuşturucu satıcılarının kullandığı bu tartının sende işi ne?’ dedi. ‘Arkadaşım unutmuş; ama arabamda Çin malı bir elmas terazisinin ne işi olduğunu açıklayamam sana. Çünkü gerçekten bilmiyorum’ dedim yine gülerek.
Hayır, işini fazla önemseyen genç Hırvat polis gülümsemedi.
‘Asıl mesele’ dedi, ‘senin bu 21 yaşındaki iki Polonyalı gençle niçin seyahat ettiğin?’ ‘Asıl mesele niçin o olsun ki’ dedim, ‘bir Türk’ün iki Polonyalı gençle seyahat etmesi yasak mı?’ ‘Yasak değil, ama şüphe uyandırıcı’ oldu cevabı, ‘ne işi var bu ikisinin arabanda? Bütün hikayeyi anlatmanı istiyorum. Üstelik hikayende şüpheli bir şey bulursam derhal komiserimi arayacağım. Çünkü bence ya uyuşturucu satıcısı ya da DAEŞ’e savaşçı götüren birisin.’