Delirdiniz mi, delirdik mi?
Dünyanın bilinmeyen bir yerinde bir masa var. O masanın etrafında yağlı göbekleriyle oturan 9 kişi var. Ellerinde puroları, önlerinde viskileri, masaya servis edilmiş kallavi domuz eti parçalarını kemirerek şöyle...
Dünyanın bilinmeyen bir yerinde bir masa var. O masanın etrafında yağlı göbekleriyle oturan 9 kişi var. Ellerinde puroları, önlerinde viskileri, masaya servis edilmiş kallavi domuz eti parçalarını kemirerek şöyle diyorlar: Evet, Türkiye’de ailenin içini boşaltalım, cinsiyetsizleştirme operasyonu yürütelim, kadına şiddet olaylarını da artıralım. Söyle bakalım John, bunun için nasıl bir plan uygulamamız gerekiyor? KADEM’i mi kullanalım yoksa Aile Bakanlığı’nı mı?
Böyle mi oluyor cidden? Delirdiniz mi, delirdik mi?
Toplumsal cinsiyet eşitliği, cinsiyetsizleştirme, kadın hakları, kadına şiddetle mücadele, boşanma hukuku, eşcinsellik, çalışan kadının sosyolojisini konuşmak… Bunların hepsini bir çuvala doldurup, ağzını da sıkı sıkıya bağlayıp “bunların hepsi aslında aynı şey… Aynı amaca hizmet ediyor bunlar” denir mi?
Delirdiniz mi, delirdik mi?
Basitçe izah etmek gerekirse tanımlama üstünlüğü sende değilse kendi sorunlarını başkalarının icat ettiği tanımlarla konuşmak zorunda kalırsın. Bu noktada yapabileceğin şey bir yandan tanımlama üstünlüğünü ele geçirmeye çabalamak olur, bir yandan da mevcut tanımlar üzerinden kendine mahsus bir alan açmaya çalışırsın. İnsan haklarında da, bankacılık sisteminde de, eğitimde de, politikada da 300 yıllık hikâyemizin özeti budur.
Sıra kadın haklarını konuşmaya gelince bugünün sorunlarına zerre kadar ilgi duymayan, bugün ne olduğu hakkında zerrece fikri olmayan koca koca adamların, kötü bir ezbere sığınarak ve ağızlarını doldura doldura “aile elden gidiyor” diye lafa başlamalarından tabiri caizse ikrah etmiş vaziyetteyim. Kadın hakları ya da kadına karşı şiddetle mücadele konuşabilmek için öncelikle söze “bakın, ailenin altını oymaya çalışmıyorum, eşcinselliği savunmuyorum, cinsiyetsizleştirme operasyonun bir parçası değilim” diye başlama zorunluluğu hissetmekten hiç hazzetmiyorum.