En çok acıyan yerine, kalbine

Elindeki ucu sivriltilmiş sopayı öylece dakikalarca tutmak zor, çok zor iştir. Nehirde hiç kımıldamadan ayakta durursun. Sonunda bir dere balığı ayaklarının dibine gelir; sopayı tek hareketle ve olağanüstü bir...

Elindeki ucu sivriltilmiş sopayı öylece dakikalarca tutmak zor, çok zor iştir. Nehirde hiç kımıldamadan ayakta durursun. Sonunda bir dere balığı ayaklarının dibine gelir; sopayı tek hareketle ve olağanüstü bir hızla saplarsın balığa. Bunu günde dört ya da beş kez yapabilirsen senin, eşinin ve çocuklarının karnı doymuş demektir.

O gün, o sıralarda 19 yaşında olan Ota Benga’nın balık avı epeyce iyi gitmişti. On iki balık dizmişti sopaya. Dönüşte orman meyveleri toplaya toplaya döndü köyüne. Fakat artık köyü yoktu. Elinde uzunca bir “avlanacaklar” listesi olan beyaz adam, bu listenin dışında kalan köylülerin tamamını öldürmüştü. Ota Benga’nın eşi ve iki çocuğu da dâhildi öldürülenlere. Ota Benga, elindeki ucu sivriltilmiş sopayla saldırdı beyaz adama. Hatta birine saplamayı başardı ilk anda. Ne ki sert bir dipçik darbesiyle yığıldı yere. Beyaz adamın biri süngüyü kaldırdı havaya. Ota Benga’nın kalbini hedefledi. Tam indireceği sırada bir başka beyaz adam “öldürme onu” diye bağırdı arkadaşına, “baksana, dişleri bembeyaz ve sivri. Bize çok para kazandırır.”

1902 yılının sonuydu. Beyaz adamlar, bir kafese koydular onu ve listedeki diğer “av”ları. Kongo’yu ve Gabon’u öylece geçtiler. Gentil limanında bir geminin mahzenine attılar Ota Benga’yı ve köylülerini. Yaklaşık bir ay sürdü yolculukları.

Ota Benga’nın Kongo’nun bir pigme köyünden Amerika’nın New York şehrine gelişi tam olarak böyle oldu işte. O gün balıktan dönen 19 yaşındaki bir pigme, şimdi eşi ve iki çocuğu katledilmiş bir adam olarak özgürlükler ve fırsatlar ülkesindeydi.

Bronx’ta, o sıralar günde binlerce ziyaretçisi olan bir “insan bahçesi”nde yeni bir kafese koydular onu. Kafesin önüne “orijinal Afrika yamyamı. Her gün öğleden sonra ziyaret edilebilir” yazdılar.

Ota Benga’nın sivri ve bembeyaz dişleri çok dikkat çekti. Beyaz adam, iflah olmaz girişimciliği ile daha çok para kazanmak istediğinden ancak 25 sent ödeyenlerin girebileceği daha özel bir kafese yerleştirdi onu. 25 sent ödeyerek bir çadıra giriyordunuz, kafesin içinde “yamyam”ı görüyordunuz; hatta fazladan 5 sent öderseniz dişlerini gösteriyordu o yamyam size. Ota Benga’nın sivri ve bembeyaz dişleri 5 sentti ve kimse bu muhteşem fırsatı kaçırmak istemiyordu. Çadırın önünde uzun kuyruklar oluştu. “Yamyamın dişleri” bir şehir efsanesi gibi yayıldı tüm şehre. Cici elbiselerini giyen New Yorklular bir hafta sonu eğlencesi olarak kabul ettiler onun dişlerini.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar