“Eroine mi başlayak baba?”
İyi tanırım ben o adamı. Daha doğrusu, adamın kendisini tanımam ama bu köye geldim geleli, o adamın benzeri o kadar çok adam tanıdım ki, bana meseleyi anlattıkları an o adamı iyice tanıdığımı...
İyi tanırım ben o adamı. Daha doğrusu, adamın kendisini tanımam ama bu köye geldim geleli, o adamın benzeri o kadar çok adam tanıdım ki, bana meseleyi anlattıkları an o adamı iyice tanıdığımı anladım.
Biraz torpil yaparak diyebilirim ki Ankaralıdır o abi. Ankaralı değilse bile Çankırı, Yozgat, Tokat yahut Sivas gibi Orta Anadolu şehrindendir. Sert ve fazla politik bir Türkiye’de okuması mümkün olmamış, bir esnafın yanına çırak olarak girmiştir. Bıyıkları terlediğinde türlü kavgalara da girmeye başlamıştır. Kimi nam için, kimi şan için, kimi kız meselesi, kimi arkadaş belası derken dayak ata yiye öğrenmiştir raconu. Pantolonun arka cebinde hasmı gelirse kaba etine saplamalık kemik saplı bir pıçak taşımaya başlamış, mahalleden bir kıza, kızın zerre haberi olmadan deliler gibi aşık olmuştur.
Birdi ikiydi, akıllıydı deliydi derken düğünlerde şurada burada “kullanmaya” başladığı alkolü türlü yarasına merhem olacak sanmış, akşamları kah şehri gören tepelerde, kah pavyonlarda, kah türlü batakhanelerde kafayı çekme işini pek sevmiştir.
Çalıştığı esnafın yanından çoktan ayrılmış, türlü çeşitli işler denedikten sonra bir “abi”sinin yanında “ortam kovalamaya”...