Eyvallah ablam

Eyvallah ablam.Andımızı biliyoruz. Şimdi öğretemiyorlar ama bir zamanlar öğrettiler yani. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirttiler ablam. Dedirtsinler. Sorun o değil. Sorun bize “Türküm...

Eyvallah ablam.

Andımızı biliyoruz. Şimdi öğretemiyorlar ama bir zamanlar öğrettiler yani. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirttiler ablam. Dedirtsinler. Sorun o değil. Sorun bize “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirtirlerken yedikleri nanelerde ablam. Akıllarına her estiğinde darbe yaptılar. Akıllarına her estiğinde paramızı, umudumuzu, geleceğimizi çaldılar. 28 Şubat’ta bir cumhurbaşkanının yeğenini sırtında para dolu çuvalla, sahibi olduğu bankadan çıkarken gördük ablam. Andıç verip para çaldılar. 14 yaşında idama mahkûm edilmiş bir çocuğu gördüğümüz gözlerle gördük. Herkes oradaydı ve sessizdi. Bize “Türküm, doğruyum, çalışkanım” dedirten adamların hırsızlıklarını, arsızlıklarını, yüzsüzlüklerini gördük. Postal yalayıcıları gördük. Polis marifetiyle başörtüsü başından çekilen kızları gördüğümüz gözlerle gördük ablam.

Eyvallah ablam.

Sorguya çekiyorsun bizi. O pembe mabadınla, kendini 100 yıldır bu memleketin asıl sahibi; bizi de kölen, uşağın, maraban, hizmetkârın zannettiğin için fütursuzca, ahlaksızca, hayâsızca, edepsizce sorguya çekiyorsun bizi. “Sorguya çekiyorum” derken hiç utanmamanın, kendinden bunca emin olmanın sebebi, nereden kaynaklandığını senin de bilemediğin o üstünlük hissinden. O nereden kaynaklandığını senin de bilemediğin üstünlük hissinin bir kavramsal karşılığı var ablam. Faşizm diyoruz biz ona mahalleden arkadaşlarla. Elitizm elbisesi giymiş faşizm. Sen yukarıda, biz aşağıda… Sen yüksekte biz çukurda… Sen üstün, biz parya. Sen efendi, biz köle. Öyle hissediyorsun değil mi ablam? Pendik’in bir mahallesinde, muhtemelen müstakil bir evde, muhtemelen aynı düzeyde paralar kazandığın komşundan üstün olduğunu sana düşündürten şey o lümpen ırkçılığın be ablam. Yine muhtemelen gerçek hayatta baş edemediğin sorunlarını ancak bu üstünlük mitiyle erteleyebiliyorsun. Belki sevgilinle, güzelliğinle, cildinle, kazandığın parayla, annenle-babanla ilgili bir dünya sorunun var ve bu sorunları ancak beni aşağılayarak… Beni ablam beni… 18-19 yaşında Bayburtlu bir delikanlıyı ezmeye çalışınca tatmin oluyor ancak o hastalıklı zihnin. Gece kendi kendine kalınca senin o hastalıklı zihnin kendi ciddi sorunlarını düşünmek yerine şunu kurguluyor muhtemelen ablam: “Oh be. Nasıl da geçirdim bugün? Nasıl da koydum lafı? Nasıl da aşağıladım?” Tatmin oluyor musun ablam böyle yapınca? Mutlu oluyor musun? Rahatlıyor musun?

Eyvallah ablam.

Bayburtluyum ben. Lise mezunuyum. Çalışıyorum. Tıpkı senin gibi hayata bir yerinden tutunmaya çalışıyorum ablam. İnandığım şeyler var benim de. Onlar için çabalıyorum. Senin de inandıkların var ablam. Mültecilerin defolup gitmesi gerektiğine inanıyorsun. Kürtlerin, Arapların senden daha düşük düzeyde canlılar olduğuna inanıyorsun. Daha doğrusu Türk olmayan her canlının senden daha düşük olduğuna inanıyorsun. 15 Temmuz’un tiyatro olduğuna inanıyorsun. 15 Temmuz’u yapan itlerle ittifak etmenin sorun olmayacağına inanıyorsun. Mustafa Kemal’i sevme hakkının yalnızca sana bahşedilmiş bir ayrıcalık olduğuna inanıyorsun. Milletin cahil, aptal, öküz olduğuna inanıyorsun. Benim kandırılmış yahut menfaati icabı hareket eden biri olduğuma inanıyorsun. Fakat bir türlü altı üstü lümpen bir faşist olduğuna, aslında bu toplumun, bu milletin çöpü, cürufu olduğuna inanmıyorsun be ablam. Yeni Zelanda’da 51 insanı şehit eden o adamın zihinsel algoritması ile senin zihinsel algoritmanın aslında aynı olduğuna inanmıyorsun bir türlü. Eline cinayet aleti geçmedi diye henüz katil değilsin be ablam. Altı üstü budur yani. Yoksa biz seni biliyoruz. Varlık vergisinden biliyoruz seni. 6-7 Eylül’den tanıyoruz. 28 Şubat’tan zihnimizdesin. Cumhuriyet Mitinglerinden aklımızdasın. 15 Temmuz’da ATM sırasındaydın. Tank alkışlıyordun. Gördük seni. Kürtlere “kara kafa”, Müslümanlara “örümcek beyinli”, mültecilere “defol” deyişinden tanıyoruz seni. Saklanamıyorsun be ablam.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar