Gökyüzünü de yasaklasak mı?
Mektubu okuyunca kanım dondu. Aynen şunlar yazıyordu: “Türkiye’deki mülteciler, bizim ülkemize istilanız başarısızlığa uğrayacaktır. Türk halkı uyanıyor, bize düşman olduğunuzu ve nefret...
Mektubu okuyunca kanım dondu. Aynen şunlar yazıyordu: “Türkiye’deki mülteciler, bizim ülkemize istilanız başarısızlığa uğrayacaktır. Türk halkı uyanıyor, bize düşman olduğunuzu ve nefret ettiğinizi daha berrak bir şekilde görüyor. Sizler Türkiye’yi yok edecek Yahudilerin araçlarısınız. Bundan dolayı her biriniz meşru birer hedefsiniz. Mülteciler, Türkiye’yi terk edin. Sizleri hedef alan saldırılar başlayacak.”
Yok yok. Böyle bir mektup henüz yazılmadı ülkemizde. Ama Bolu’dan sonra Mudanya’da olanlara bakarsak böyle bir mektubun yazılması an meselesi. Mektup işine döneceğiz. Ama önce bir başka duruma “uğrayalım.”
Takip edeniniz olmuştur. Mudanya Belediye Başkanı olacak “şey”, ilçesinin sahillerini Suriyeli mültecilere yasakladı. “Şey” diyorum çünkü “insan” denen türün envanterine alabileceğimiz biri değil Mudanya Belediye Başkanı.
Üstelik işin tuhafı şu: Mudanya’da kimse kimseye “nerelisin?” diye sormaz. Standart soru “nerenin maacırısın?” şeklindedir. Yani “nereden geldin buraya? Bulgaristan mı, Yunanistan mı, Bosna mı, Makedonya mı, Kosova mı? Nereden?”
Bu Mudanya Belediye Başkanı olacak “şey”e de, bu “şey”e destek verenlere de şunu söylemek istiyorum: Boşaltın Mudanya’yı kardeşim. Yaptığım araştırmalara göre ben Kolofonlular soyundan geliyorum. Bu topraklar milattan önce 700’lü yıllarda benimdi. Size üç gün mühlet! Artık yok öyle. Boşaltın.
Hiç komik değil, değil mi? Ama yine de Mudanya Belediye Başkan’ı olacak “şey”in aldığı karardan daha komik. İnsanlara sahili, şehri, hayatı yasaklamaktan daha komik yani…