Kalem düşmanın elinde
Önce Şirazlı Sadi’den seneler önce okuduğum ve hayal meyal hatırladığım o meşhur hikâyeyi nakledeyim. Hikâye bu ya. Adamın biri şeytanla karşılaşmış. Bakmış ki şeytanın tasvir...
Önce Şirazlı Sadi’den seneler önce okuduğum ve hayal meyal hatırladığım o meşhur hikâyeyi nakledeyim.
Hikâye bu ya. Adamın biri şeytanla karşılaşmış. Bakmış ki şeytanın tasvir kitaplarında anlatılan, hamam kapılarına resmedilen simasıyla uzaktan yakından alakası yok. Eli yüzü düzgün, endamı yerinde, boyu uzun, bayağı yakışıklı biriymiş şeytan. Sormuş adam: “Seni öyle anlatıyorlar ki boynuzunla, kuyruğunla, kıpkırmızı renginle, kör gözünle dünyanın en çirkin yaratığı olarak bekliyordum karşımda seni. Oysa senin oldukça düzgün bir tipin var. Nedir bunun hikmeti?”
Şeytan, cevap vermiş: “Aslında benim görünüşüm hep böyleydi. Ancak biliyorsun ya, insanlar bana kızgın. Âdem’i cennetten kovdurdum kovduralı öfkeliler bana. O yüzden beni çirkin, berbat biri olarak tanımlayıp tasvir ediyorlar. Anlayacağın, kalem düşmanın elinde.”
Antalya Film Festivali’nin iptaliyle sonuçlanan süreçte de, Hilal Nesin’in Karabağ’dan burunları bile kanamadan ve kendi istekleriyle giden Ermenilere berbat sesiyle yaktığı ağıtta da, dünyaca ünlü oyuncu Mel Gibson’ın Ermeni diasporasına destek verirken salladığı yalanlarda da aklımda hep bu hikâye ve son cümlesi vardı: “Kalem düşmanın...