Kritik bir mesele: Şifaya değil ilaca inanmak
Bilinen hikâyedir. Eski dönemlerden birinde annesi, çocuğunu bir âlime götürüp “efendim, benim oğlum çok şeker yiyor, ona nasihat etseniz de bu zararlı alışkanlığı bıraksa” demiş....
Bilinen hikâyedir. Eski dönemlerden birinde annesi, çocuğunu bir âlime götürüp “efendim, benim oğlum çok şeker yiyor, ona nasihat etseniz de bu zararlı alışkanlığı bıraksa” demiş. Âlimin cevabı “siz şimdi gidin, 40 gün sonra bana tekrar gelin” olmuş. Kırk günün sonunda kadın ve çocuğu tekrar geldiklerinde âlim, çocuğa “şeker yeme evladım, zararlı” demiş. Çocuğun annesi kızmış tabii. “Be adam” demiş, “madem sadece bunu söyleyecektin bizi niye 40 gün beklettin.” Âlim şöyle cevap vermiş: “Sizin bana geldiğiniz sabah ben şeker yemiştim ve hoşuma gitmişti. Çocuğa nasihat edebilmem için 40 gün şeker yemedim ki söylediğim lafın tesiri olsun.”
Bu, burada bir dursun.
Birçok avantajı ve bir sürü hatası olan modern tıbbın kendi içerisindeki en büyük hatalarından biri şifaya değil ilaca inanmaktır bana kalırsa. Bugün modern tıbbın “şifa”dan çok “semptom tedavisi” dediğimiz şeye kafa yorduğunu rahatlıkla...