Mozart ve bazı Türk büyükleri
Önce şurasından başlayayım. Rachmaninoff’un tüm eserleri ve Handel’in Mesih’i dışında dinlemeyi sevdiğim pek az “klasik batı musikisi” örneği vardır. İşte bak yazıya tam böylece...
Önce şurasından başlayayım. Rachmaninoff’un tüm eserleri ve Handel’in Mesih’i dışında dinlemeyi sevdiğim pek az “klasik batı musikisi” örneği vardır. İşte bak yazıya tam böylece girerek “aslında ben de klasik batı musikisinden anlıyorum” demiş oldum ve tam böylece küçük bir “beyaz şirinliği” tasladım.
Eğlenceli, hatta bence aşırı eğlenceli bir memlekette yaşıyoruz. Cumhurbaşkanını bira içip Mozart dinlemeye davet ediyorlar, Cumhurbaşkanı da “ne alakası var kardeşim” deyince “ama Mozart gelişmişliktir, elimde olsa köylere konser salonu kurar Mozart ve Beethoven dinletirim” yazıyorlar.
Zannediyorum bir çeşit “kendi kendine tatmin alanı” buluyorlar böyle yaparak.
Bir başka yerinden konuşalım. Hiçbir musiki türü “gelişmişlik göstergesi sayılma bakımından” diğerinden üstün değildir. Zira müzik yapabilmek zaten başlı başına “gelişmişlik” gösteren bir hadisedir. “Şu müzik daha çok gelişmişlik göstergesidir” diyebilmek için de bir çeşit taklitçi müptezel olmanız gerekir.
Cumhurbaşkanı “ne alakası var kardeşim” dediğinde çoğu insanın bu açıklamaya destek için gösterdiği “biz zaten asla Mozart dinlemeyiz” tepkileri de bir yanıyla sakildir bence. Mozart’ın da, bütün bir batı müziğinin de son derece güzel örnekleri vardır ve Mozart üzerinden başlatılan bir tartışmada “zaten dinlemeyiz, dinlemeyeceğiz” tepkisi vermek bana çok doğru bir tepki gibi gelmez.
Anlaşılacağı üzere “bizim taklitçi müptezellerin sevimsizliğini Mozart’a yüklemenin âlemi yoktur” demeye çalışıyorum sadece. “Kültürel dayatmaya karşı koymanın yolu bana ne kültürden” tepkisi değildir demeye de.