Neydi, ne değildi?
Konya’da, havası olağanüstü düştüğü için patladı zannettiğim lastiği sökmüş, kontrol ettikten sonra lastiğin patlak olmadığını anlamıştı o altmış yaşlarındaki usta.
Patlak zannettiğim lastiği tekrar takıp “Allah yol açıklığı versin” diye dua etti. “Usta borcum ne?” diye sorduğumda “yahu havaya para alırsak olur mu? Allah’ın havasını bastık kardeşim altı üstü. Yolun açık olsun” cevabını almıştım. Israrıma rağmen kabul etmemişti uzattığım parayı.
Bayram oydu.
Ayvalık’ta üstüm başım terden sırılsıklam, susuzluktan dilim damağım kavrulur halde bir büfeciye “su verir misiniz, acil” dedim. İstanbul’dan kalma alışkanlıkla 1 lira uzattım. “1,25 yalnız su” cevabını aldım. Elimi cebime attım. O 25 kuruş yok. Dedim ki “abi, 25 kuruş yok. İstersen 50 liram var, bundan alır mısın?” Cevabı şu oldu: “Su 1,25. Elli liradan da alamam.”
Bayram o değildi.