O tertemiz gülümseme
Nerede, nasıl okudum da hatırlıyorum bilmiyorum. Fakat söz aşağı yukarı şöyleydi: “Yaptığı işe ömrünü verenler o işin kalitesini belirleme hakkını saklı tutarlar ellerinde. Onları...
Nerede, nasıl okudum da hatırlıyorum bilmiyorum. Fakat söz aşağı yukarı şöyleydi: “Yaptığı işe ömrünü verenler o işin kalitesini belirleme hakkını saklı tutarlar ellerinde. Onları telaşlanırken, paniğe kapılmışken, acele ederken görmeniz mümkün değildir. İşin sadece numarasını yapanlar ise o derin ezginlikle baş edebilmek için iş yapmakla değil, kendilerini yırtmakla meşgul olurlar, paçozlaşırlar.”
Hayır. Google’da nizami arama yapma bilgisini haiz diye kendisini yazar görenlerden, gösterenlerden söz etmiyorum. İlgili programı kullanma becerisi var diye kendine tasarımcı diyenlerden söz etmiyorum.
Basit, daha basit bir derdim var. Yaptığı işte dikine bir derinlik sağlamak fırsatı elindeyken işin şovuna, paçozluğuna gönül indirenlerden söz ediyorum. Hadi örnek vereyim. Bir arkadaşım var. Sorsanız kendisine “editör” demez, sorsanız kendisine “okur-yazar, entelektüel” falan bile demez. Ama telefon...