Okunmayacak bir yazı
“Dede Korkut kimdir?” diye sorsanız bana, size cevabım net olur: “Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Karacaoğlan ve az sayıdaki benzerleri gibi bizim millet olarak anılma yolculuğumuzun kurucu unsurlarından biridir.” Öyledir, milletleri millet...
“Dede Korkut kimdir?” diye sorsanız bana, size cevabım net olur: “Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Karacaoğlan ve az sayıdaki benzerleri gibi bizim millet olarak anılma yolculuğumuzun kurucu unsurlarından biridir.”
Öyledir, milletleri millet yapan kimi büyük metinler, büyük anlatılar, büyük şiirler vardır ve bir insan topluluğuna “millet” demenin ön şartlarından birini bu anlatılar, bu metinler teşkil eder. Hem geçmişte, hem anda, hem de gelecekte birlik olmamızı sağlayan unsurlardır bunlar.
Esasen “Türk” dediğimiz millete mensubiyet bu yanıyla bir ırka, bir kana, bir genetik gerçekliğe değil, bir duygu birliğine tekabül ediyorsa bundandır böylece.
Soy soylayıp boy boylayan Dede Korkut, bize çok temel birkaç “duygu”yu geçirir. Bunlardan ilki şüphe yok ki “gerekirse pazu gücünü kullanmaktan çekinmeden adaleti tesis etme duygusu”dur. İkincisi “kayıtsız şartsız mazlumun yanında olma itiyadı”dır. Üçüncüsü “ahlakın her durumda gerekli bir yaşama ön kabulü” olması meselesidir. Listeyi uzatmak mümkün…
Dede Korkut metinleri, pek çok kadim anlatı gibi “dilden dile, sözden söze” bir yolculuk biçimidir. Yine de “yazıya geçirilmiş” ve nesilden nesile devamı bu sayede...