Ömer Seyfettin’den Kudüs’e “müfredata hapsolmak”
Eh, biraz romantik bir yazı olacak bu. Ama zaten hem Ömer Seyfettin hem de Kudüs söz konusu olduğunda biraz romantik olmaktan başka çaremiz kalmıyor. Neden? Anlatmaya çabalayayım.2018 yılının bir bahar günüydü....
Birkaç yazar arkadaşımla dönemin Kültür Turizm Bakanlığı yetkililerine “2020 yılı Ömer Seyfettin’in vefatının 100. yılı olacak. Bakanlık 2020’yi Ömer Seyfettin yılı olarak ilan etse de bu büyük Türk yazarına gereken vefa gösterilse” demiştik.
Teklifimiz elbette büyük bir heyecanla karşılandı ve elbette uygulamaya konulmadı. Osmanlı’nın en zor döneminde elinin ulaşabildiği her okura milli bir bilinç aşılamanın derdiyle ve tam bir idealist olarak ömür çürüten Ömer Seyfettin kimsenin umurunda olmadı. Belki bu yazı vesilesiyle merhumun seneidevriyesinde bir “kabir başı anma” yapıp, oradan “turizm gelirini çoğaltma çalıştayı”na geçer yetkililer. Bir de belki ilgili müdürlükler iki-üç akademisyeni bir araya getirip poğaça-börek tüketimine katkıda bulunur.