Ona göre

“Kaderin işi bir türlüyse feleğin çemberi bin türlü” denilmiştir ve de gayetle doğru denilmiştir. Anlatacağımız bu hikâye de feleğin bin türlü çemberini erkenden görmüş ve de...

“Kaderin işi bir türlüyse feleğin çemberi bin türlü” denilmiştir ve de gayetle doğru denilmiştir. Anlatacağımız bu hikâye de feleğin bin türlü çemberini erkenden görmüş ve de geçirmiş Yusuf’a dairdir ve de hakikatli olmasından mütevellit acıklıdır. Hakikatli olan acıklıdır çünkü.

Yusuf kimdir bakalım? Babası ispirtoya düşüp de bacağı kesilince yaş on birde sırtına üçayaklı kâğıt toplama arabasını almış bir garibandır. Evleri Unkapanı’ndan Süleymaniye’ye çıkan mahaldedir ve mezbeledir. Artık içki içmeyip “ben Allah yolunun adamı oldum” diyen babasından gayrı bir gariban anası, üç de kendinden küçük kardeşi vardır. İkisi kız, biri erkek.

Yusuf şimdi 16 yaşındadır. Sabahın 5’inde evden çıkıp akşamın 7’sinde döndüğü bir çemberin içerisinde yaşamaktadır. Derdi zoru, anasıyla kardeşlerini muhannete muhtaç etmeden, açta açıkta bırakmadan geçindirmektir. Eh, babasını da tabii...

Küstür babasına Yusuf. Makası yatık 50NC’yle Haydar’daki evi kumarda, af buyur karıda-kızda, en son ispirtoya düşecek kadar hem de… Yine de babadır, başlarındadır. Hem pişmandır da.

Sabah beşte kalkar, Unkapanı’ndan Güvercintepe’ye iner. Her sabah “ulan iki de üçgen peynir mi alsam ki” diye düşünüp vazgeçer. Depoda iki simit bir çayla karnını doyurup keyfine göre salınır Başakşehir’e. Alır arabayı, bazı Hürriyet Bulvarı’ndan vurur İSTOÇ’a geçer, bazı Fatih Terim Stadı’nın oraları dolanır. Ekserisi başı kapalı ablalarla çenesi sakallı abilerin geride bıraktıkları kâğıtları toplar. Alüminyum, bakır falan çıkar arada. Onlar iyi para eder. Bazen de yepyeni oyuncaklar, azıcık giyilmiş giysiler, az yıpranmış ayakkabılar çıkar. Hayat öyle zamanlarda bayram olur. Misal satarsın bakırın kilosunu 10 liradan, o sattığınla Aksaray’dan 6 tane halka tatlısı sardırırsın ki vay babam vay. Yahut azıcık eprimiş bir kazakla dönersin küçük kız kardeşinin yanına. Akşam o kazak üzerindeyken resim çizer Yusuf’a.

Fakat tabii normali zor iş... Hem de pek zor iş. Seferinde 100 kilo kâğıt toplarsın en fazla. O da eder 15 lira. Günde 5 seferin 75 lira. 15’ini yola yemeğe düş. Allah bereket versin. Az tabii. Az ama deponun sahibi Kudret der ki “sen 15’ten toplamayacaksan 10’dan toplayacak Afganlı çok Yusuf. Ona göre.”

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar