Sahih mi?

Meseleyi konuşmaya neresinden başlasam bilemedim. En iyisi şurası: Dini ilimler konusunda zayıfın zayıfı, yetersizin yetersizi bir bilgi sahibiyim. Dolayısıyla birazdan yazacaklarımı dini ilimler penceresinden değil, sosyoloji...

Meseleyi konuşmaya neresinden başlasam bilemedim. En iyisi şurası: Dini ilimler konusunda zayıfın zayıfı, yetersizin yetersizi bir bilgi sahibiyim. Dolayısıyla birazdan yazacaklarımı dini ilimler penceresinden değil, sosyoloji penceresinden okursanız sevinirim.

O halde ilk cümleyi şuraya bırakayım: Efendimiz(sav)’den bize nakil eden her türlü söz ve davranışın yeri doğal olarak başımızın tam üzeridir. O(sav) öyle yaptı diye yemeğe tuzla başlarız, öyle yaptı diye çocuğumuz olunca kurban keseriz, öyle yaptı diye bir yere girerken sağ ayakla girmeye dikkat ederiz.

Efendimiz(sav)’in davranış ve sözleri, en genel anlamda örnekliği olmadan İslam’dan geriye bir ‘deizm gölgesi’ kalacağını da biliriz. Hatta belki de Efendimiz(sav)’in sünnetini ve hadislerini tartışmaya açanların, kahvehane ağzıyla lakırdı edenlerin gizli ajandası da budur. O şom ağızlarıyla yaygınlaştırmaya çalıştıkları cümle belki de tam da deizmin şu safsatasıdır: ‘Allah iyi ama çevresi kötü!’ Oysa bize vazife olan şey, Peygambersiz bir dinden Allah’a sığınmaktır.

Geçenlerde sosyal medyada bir arkadaşım (ismini hatırlayamadığım için kusura bakmasın) şunu yazdı: ‘İslam âlimlerinin geliştirdiği hadis usulünü herhangi bir Batı ülkesi ‘tarih yazım yöntemi’ olarak geliştirseydi muhtemelen bizim danalar o usulü ayakta alkışlayacaktı.’

Öyle incelmiş, sınırları öyle net çizilmiş bir usuldür ki hadis usulü, neredeyse kusursuz bir sistematik koymuştur ortaya. Sebebi ise çok basittir: Efendimiz(sav)’den söz ve davranış naklederken yapılabilecek en küçük bir hatanın vebali çok büyüktür.

Sahih, hasen, zayıf, hatta mevzu. Bunlar hadis çeşitleridir ve her bir hadis çeşidiyle nasıl amel edileceğinin, her bir hadis çeşidinden ne tür bilgiler derleneceğinin sınırları çok nettir. Üstelik bu, 1.200 küsur yıldır nettir. Mesela ‘uydurma’ yani ‘mevzu’ hadise nasıl muamele edileceği de; fıkıh bina ederken ‘zayıf’ hadislerin nasıl kullanılacağı da bellidir. Bu sınırların dışına çıkanlara nasıl muamele edileceği, onların nasıl eleştirilere tabii tutulacağı da bellidir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
O sınırın nerede olduğunu bulsak mı? 19 Kasım 2024 | 275 Okunma Bir kapı nereye açılır? 17 Kasım 2024 | 199 Okunma Benzersizlik anlatısı ya da senden sekiz buçuk milyar daha var 16 Kasım 2024 | 1.055 Okunma Bir teklif: Türkiye’nin küresi 12 Kasım 2024 | 271 Okunma Bir bavula ne yakışır en çok? 10 Kasım 2024 | 264 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar