Sert gerçek: Yüzde altmış bir
Yeni Şafak Gazetesi Yazarı İsmail Kılıçarslan'ın bugünkü (05.04.2022)''Sert gerçek: Yüzde altmış bir'' başlıklı yazısı.
Birkaç gündür bulunduğum Kahramanmaraş’ta dün yaşadığım iki şeyin ardından geldi TÜİK’in yıllık enflasyonu %61 olarak hesapladığı haberi.
İlki şu: İftar için, Maraş’ta tatlısını çok sevdiğim bir pastaneye girdim. Her zamanki gibi çok iyi yaptıklarını düşündüğüm o cevizli tatlılarından aldım. O sıra içerideki bir müşteri “fıstıklısı da oluyordu bunun, yok mu bugün?” diye sordu. Pastaneci abi “bu sene fıstık fiyatları yüzünden fıstıklı tatlı yapmamaya karar verdik abi. Biz yaparız yapmasına da kim alacak ki?” dedi. Makul buldum pastanecinin söylediği cümleyi. “Olur mu abi, sen yapsaydın alan bulunurdu elbet” demedim mesela. Çünkü bir gün öncesinde Gaziantep’te geçen sene 300 liraya aldığım bir tepsi fıstıklı tatlının 554 lira olduğunu görmüş ve “fıstıklı tatlı alınmaz artık” diye düşünmüştüm.
İkincisi de şu: İftardan sonra dostlarla çay içmeye gittiğimiz bir kafe-restoranın Ramazan menüsüne takıldı gözüm. Ortalama sayılabilecek menü kişi başına 160 liraya satışa sunulmuştu. Kendimi ister istemez “Maraş iyiymiş, bu menüye İstanbul’da 300 lira yazması gerekir bir lokantanın” diye düşünürken yakaladım.
Bir iftar menüsünün 160 lira olmasını da “makul” bulan bir yere gelmiş zihnim. Bir bakıma, hayat pahalılığına alışıvermişim.
İşte bu sabah da TÜİK’in açıkladığı %61 enflasyon rakamının detaylarına bakıyorum. Geçen yılın mart ayına göre en büyük artış %99,12 ile ulaşımda olmuş. Ulaşımı, %70 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubu, %69 ile ev eşyası takip etmiş.
Bu rakamların peşine İngiltere’de artan enerji rakamlarını protesto etmek için sokağa dökülen insanların haberini okudum ve Makron’a “4.000 Euro kazanıyor ve geçinemiyorum” diyen o Fransız’ın videosunu izledim.
Hayır hayır. “Sadece Türkiye’ye mahsus değil, hayat pahalılığı tüm dünyada devasa bir soruna dönüştü” demeyeceğim çünkü zaten bunu biliyor olmalısınız. En fazla “bilmez gibi yapabilirsiniz” ama bu da sizi hayat pahalılığını değil iktidarı hedef alan biri haline getirir. Neyse, bu bir başka bahis.
İki hususu çok merak ediyorum. Birincisi, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bu yıl ülkemizde turizmi nasıl etkileyeceği. Dünyanın en dengesiz finansal girdilerinden biri olan turizm girdisi bu yaz kötü giderse ülkemiz adına doğuracağı sonuçlar tartışmasız can sıkıcı olacak. Bu ekonomik düzlemde durgun geçeceği az çok belli olan yaz mevsiminde bir de turist gelmezse sonbaharda her şey çok sertleşir.
Merak ettiğim ikinci husus ise şu: Yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi, göreve gelir gelmez verdiği “ilk hedefimiz vatandaşımızın ihtiyacını karşılamak” sözünde durabilecek mi?